‘Benden sonra tufan’

30 Ağustos 2015 Pazar

Yunanistan’ın “seçim hükümeti”ni gördünüz mü? “Yargıtay başkanı” Vasiliki Thanu, ülkenin ilk kadın başbakanı oldu.
Yunan müziğinin temsilcilerinden, sevilen kadın şarkıcı Alkistis Protopsalti de alternatif turizm bakanı olarak kabinede yer aldı…
Her şey 8 günde, demokrasinin işleyen kuralları içinde halledildi.
Çipras 20 Eylül’de erken seçim kararı alıp istifa ettikten sonra Cumhurbaşkanı muhalefete hükümet kurma görevi verdi. O görüşmelerden sonuç alınamayınca, “kadın hukukçu” başkanlığındaki bu hükümet ortaya çıktı.
Kabinede merkez sol ve sağda; PASOK, Samaras hükümetlerinde yer almış olan bazı bakanlar var. Bir küçük sol partiden gelen bakan var. Ama ne yok biliyor musunuz?
Son SYRİZA hükümetinden bakan yok…
20 Ağustos’a dek görevde olan hükümetten tek bir bakan olmadığı gibi, Çipras liderliğindeki partiyle arasında herhangi bir bağ kurulabilecek hiçbir isim yok yeni seçim hükümetinin kadrosunda.
Nasıl?
Gece ve gündüz kadar farklı bir görüntü değil mi?
Üstelik boğazına dek ekonomik krize batan bir ülkeden bahsediyoruz.
Ama “parlamenter demokrasi” çalışıyor.
Siyasi sistem, krizden etkilenmiyor…
Ege’nin bu yanında ise “eşzamanlamayla” doğan yerli “seçim hükümeti” fotoğrafında iktidarı yalnız kendi tekelinde gören bir partinin yörüngesindeki isimleri seçiyoruz.
Tek kadın bakan var. O da “türbanlı.”
7 Haziran’dan beri oynanan çeşitli ayak oyunlarını, “geniş tabanlı hükümet” adına sürdürülen büyük koalisyon görüşmeleri tiyatrosunu ve “muhalefet partilerini” sonunda içten “hançerleme” operasyonunu gerçekleştirdikten sonra çıkan tablo bu; “başkanın adamları” hükümeti…

Ege’nin ortasında kalmak
Ege’nin iki yanındaki bu “iki seçim hükümeti” fotoğrafını yan yana koyduğunuzda, Batı demokrasilerinden artık ne kadar uzak olduğumuzu görebilirsiniz.
Dün yeni hükümet fotoğraflarını 1. sayfalarında kullanan gazetelerde çarpıcı bir fotoğraf daha vardı…
Ufacık bir lastik can simidiyle Ege’yi geçmeye çalışan bir mültecinin fotoğrafı…
Kendimi dalgalarla mücadele eden o mülteci denli çaresiz hissediyorum şimdi.
Yıllardır kurmaya ve ulaşmaya çalıştığımız siyasi sistemin tüm değerleri ve kriterleri görülen o ki karşı kıyıda kaldı.
Türkiye’de yaşamı boyunca o değerleri benimseyen ve içselleştiren insanlar bundan böyle denizdeki o mülteci denli yalnız ve sahipsiz. Dalgalı denizde bulabildikleri lastik can simidiyle baş başalar…

‘Ata’yı silmek ihtirası’
Çok mu karamsar oldu?
Uluslararası basında art arda çıkan yazılara bakın: Financial Times yaşanan savrulmayı, “Türkiye, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ihtirasına esir düştü. Dört Versay büyüklüğündeki görgüsüz Yeni Osmanlı sarayından ülkeyi yöneten sultan gibi ‘Benden sonra tufan’ diyor” sözüyle tarif ediyor...
Le Monde; “Türkiye’nin problemi, Erdoğan’ın, ülkesinden daha sağlam olması. Parçalanan, zarar gören o değil, Türkiye olacak!” teşhisini koyuyor.
İtalyan TÜSİAD’ının yayın organı Il Sole 24 Ore; “Erdoğan yangına körükle gidiyor” diyerek uyarıyor: “İçteki ayrışmaları derinleştiriyor ve gücünü pekiştirmek için (Güneydoğu’da) çatışma halini manipüle ediyor. Sistemin fiilen değiştiğini, fiilen başkanlığa geçildiğini deklare edecek kadar da kendinden emin. Muhalefet içindeki bölünmelere ve Kürtleri parlamentodan atma planına, çok parlak olmasa da hâlâ kabul edilebilir olan ekonomik duruma güveniyor. Gerçek şu ki Erdoğan ülkenin kaderini, Atatürk’ün anısını silen lider olmaya feda ediyor!”
Bundan fazla ne söylenebilir ki?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sevgiliye Mektuplar 24 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları