Yazmak İsteyip de Yazamamak

19 Ocak 2009 Pazartesi

Sıkça karşılaştığımı söyleyemem ama bugün ne yazacağımı bilemediğim günlerden biri. İki saattir bilgisayarımın başındayım, fakat aklıma bir türlü yazmaya değer bir konu gelmiyor. Belki esinlenebilirim umuduyla gazetelerin köşelerine göz atıyorum, oralardan da bir şey çıkmıyor. Aylardır gündemin ilk iki sırasını oluşturan ekonomik kriz ve Ergenekon üzerine binlerce yazı yazılmış, neredeyse tüketilmiş.

Neredeyse diyorum, çünkü her iki konunun da yorumlara neden olacak ölçüde kendilerini yeniden üretme durumları var, fakat bunlar ne kadar ciddiye alınabilir, durup düşünmek gerekiyor. Sözgelimi, Tuncay Güney adlı psikopat! Ciddiye alınıp söyledikleri üzerine yazı yazılabilir mi? Bakırköyde, Manisada bunlardan yüzlercesi var sırtlarına deli gömleği giydirilmiş.. ne yapalım, devlet televizyonu TRT bu zavallıyı ciddiye aldı diye biz de mi ciddiye alalım? Hem bu, son zamanlarda şirazesinden iyice çıkmış TRTyi de ciddiye almak olmaz mı?

İpin ucunun kaçtığı konularda kalem oynatmak gerçekten zor.. hele Ergenekon gibi bir husumet, öç, intikam saldırısına dönüştüğü izlenimi veren konularda daha da zor.

***

Cengiz Çandarın dünkü Referansta yayımlanan Korku Cumhuriyeti başlıklı yazısına bakıyorum. Biliyorsunuz, Çandar, sonradan nadim olmuş, doğru yolu bulup Turgut Özalın kanatları arasında semirtilmiş eski bir Marksisttir.Korku Cumhuriyetiyanıltması, Ergenekon avukatlığının en çarpıcı savunma metni, Ergenekon mağdurlarına yani Türkiye halkına, Türkiye demokrasisine, Türkiyede demokrasi mücadelesine yöneltilen en etkileyici saldırı söylemi haline getirildidedikten sonra baklayı ağzından çıkarıyor:Usul, esası yok edemez; gözlerden kaçıramaz.

Bu nasıl bir demokrasi anlayışı ise bir terör örgütü soruşturmasını bahane edip ne kadar muhalifin varsa iteleye kakalaya gözaltına alacaksın, gözdağı verdikten sonra salıvereceksin. Bu arada yandaş medya çığlık çığlığa sonradan salıverilecek masum kişileri terörle, teröristlerle ilişkilendirip yaftalayacak!

Merak ediyorum, sanırım sizler de merak ediyorsunuzdur, metruk gecekondularda, boş yazlık evlerde, apartman dairelerinde, bahçelerde, ormanlıkta depolanan el bombalarının, tüfeklerin, lav silahlarının, UZİlerin, mermilerin vb mühimmatın sahiplerini ya da Ergenekonun Susurluka uzanan uzantılarını ya da bir darbeye zemin oluşturacak sabotaj planlarının planlayıcılarını kim, kimler savunuyor? Böyle birileri var mı? Cengiz Çandar ve onun gibiler bu tür yazılarla, söylemlerle kimi, kimleri göstermek istiyorlar? En azından bir iki ad vermeleri gerekmez mi? Oysa ne ad veriyorlar ne de bir adres gösteriyorlar.

***

Bizim liberaller bir tuhaf yaratıklar; liberalizmlerini biraz kaşıyacak oluyorsunuz, faşistoizm görünmeye başlıyor. Seçkinci bir faşistoizm bunlarınki, yoksa Usul esası yok edemez mantığının kökünü nereye bağlayacaksınız? Bu mantıkla bütün işkenceleri, kıyımları, cinayetleri meşru gösterebilir, örneğinde Cezaevlerinde disiplin esastırdeyip Bayrampaşadaki siyasi mahkûm katliamını meşru kabul edebilirsiniz.

Esas olan davanın selametidir deyip ifade sırasında sanıklara yapılacak işkenceleri meşru ilan edebilirsiniz. Aynı mantıkla Güneydoğuda olağanüstü hal ilan edip her Allahın günü ev baskınları düzenleyebilir, hatta Esas olan vatanın dirliğidir deyip yargısız infazları alkışlayabilirsiniz.

Demokrasinin dibine kibrit suyu döken bu mantıktır.

Bizim liberaller de gele gele bu noktaya gelmişlerdir.

Tanrı bizi liberallerden korusun!

***

Bugün Çukurova Kitap Fuarında Can Yayınları standında kitaplarımı imzalıyorum. Okurlarıma duyururum.

[email protected]

www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda 28 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları