Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Pişmanım!
Hiç alışık olmadığım halde gündüz vakti televizyon izliyorum, tuhaf günlerdeyiz, her an her şey olabilir. Bir programda Yeni Şafak gazetesi yazarı Ali Bayramoğlu son Ergenekon dalgasıyla ilgili ahkâm kesiyor ve tutuklanan Yalçın Küçük için şöyle diyor: “Yarı deli profesör.”
Bu Ali Bey kim? Yalçın Küçük’e böyle deme hakkını nereden alıyor? Ben onu bir ara Sezen’in (Aksu) önce beğenip bir iki çıkmadan sonra başından attığı adam olarak tanıyorum. Kusura bakmayın Ali Bey, belden aşağı vurmak sadece sizin hakkınız değil.
Devam edelim, siz kimsiniz? Ben olsam Yalçın Küçük için “deli profesör” derdim. Çünkü ben delileri severim. Ama sizin bu cesaretiniz asla olamaz. Çünkü yarım asırlık hayatınızda asla gözaltına alınmadınız. İşkencenin ne biçim bir aşağılama olduğunu bilmeniz mümkün değil. Sizin yanınızda sevdiğiniz kadına tecavüz edilmedi. Öyle mi, değil mi?
Sizi geçelim Ali Bayramoğlu, konu bile değilsiniz, bir an sizin yüzünüzle birlikte başka bir yüz, Hürriyet gazetesinin neden vazgeçmediğini düşündüğüm bir yüz, yani Küba için “Sosyalist kerhane” diyen biri, üç kuruşluk kahve kültürüyle hayatı idare eden bir yüz, Hadi Uluengin aklıma geliyor ve ikinizin yüzü birbirine karışıyor. Utanmadan “Ben bir zamanlar sosyalisttim” diyen bir yüz...
Merak ediyorum, sizin derdiniz ne? Neden bu kadar askerlerden nefret ediyorsunuz? Bu listeye asla hiçbir darbede içeri alınmamış ve Fethullah Gülen geldiğinde Dışişleri bakanı olacağını uman Hasan Cemal’i de alabiliriz.
Devam edelim, ben hayatımda hiçbir şeyden pişman olmadım. Ne yazdıklarımdan ne de yaşadıklarımdan.. ama bir şeyden pişmanım, Ufuk Uras için yaptığım bölge çalışmalarından. Ben sanmıştım ki, sosyalist biri Meclis’i karıştırabilir. Ne kadar ahmakmışım, Uras’ı rahmetli ve cesur Mehmet Ali Aybar’la, Behice Boran’la, Çetin Altan’la karıştırmışım.
Bu Uras’ın meselesi sadece ömür boyu para ve Cihangir sosyetesiymiş. Ne sosyete ama, Türkiye vatandaşları işsizlikten kırılırken sendikal haklar ayaklar altına alınırken, binlerce genç işsiz kendini uyuşturucuya vururken, ülkenin en önemli meselesi Ermenilerden özür dilemek olduğunu düşünen bir sosyete. Atladım bir de ikide bir Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’e yaranmaya çalışan bir sosyete. Onların içinde çok sevdiklerim de var. Ama şunu anladım ve korktum, savaştan on yıl sonra Saraybosna’da dolaşırken hep aynı soruyu sormuştum. “İnsan nasıl kırk yıllık dostunu öldürebilir?”
Bunu soran ben, şimdi bu yazıyı yazıyorum, trajik ve korku verici. Kendimi suçluyorum “Işıl sen çok kötü oldun” diye ama F tipi cezaevlerinden gelen mektuplar masamın üstünde ve anlaşılan o ki, Türkiye bir iç savaştan geçecek, tıpkı Yunanistan ya da İspanya’da olduğu gibi. Gazetemiz çok ölüm gördü ve anlaşılan o ki, daha çok ölüm görecek. Fazlasıyla karamsar bir yazı bu. Ama ne yapalım bu köşenin yazarı bir süredir şaşkın, siz onun sizi güldürmesini seversiniz ama yazarın içinden gülmek gelmiyor.
isilozgenturk6gmail.comYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Meclis'te gerilim
- Tarım Bakanlığı'nda 'Suriyelilere kadro' iddiası
- Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ne zaman görüşecek?
- Davutoğlu'ndan yanıt
- Kırmızı ete yüzde 40 zam! Yurttaş isyan etti
- Erdoğan ıstakoz sevdalısı AKP'lileri unuttu
- Sancaktepe Belediyesi'nin lüks makam katı pes dedirtti!
- Başarır'dan tutuklanan Kepez Belediye Başkanına ziyaret
- Bahçeli önce 'yeni anayasa' için çağrı yaptı
- KULLANMAYA MECBUR BIRAKILDIK
En Çok Okunan Haberler
- Erdoğan ‘Kent Lokantası’na inanmadı
- Altından yeni rekor!
- Saldırı sonrası İran'dan ilk açıklama
- 'Ben artık Fenerbahçeli değilim'
- AKP'de 'Rolex' kazası: Paylaştı, sildi
- Karaköy sahiline havuz!
- Gaziosmanpaşa'da toprak kayması!
- Erdoğan’dan flaş İsrail-İran açıklaması
- 'Nezaketsiz, pervasız, iftira dolu...'
- İzmir'de deprem!