Düşünce sağlığı yitirildikçe!

31 Ağustos 2015 Pazartesi

Siyasal İslam, toplumun düşünme süreçlerine giderek çok daha fazla egemen oluyor. Cumhurbaşkanı, atadığı Başbakan ve Diyanet İşleri Başkanı şehit olmayı sürekli olarak överler; her gün bu konuda çağrı yaparlar.
Ancak geçen haftaya kadar Enerji Bakanı olan Yıldız, onların bile yapamadığını yaptı; “Ben şehit olmak istiyorum” diye öne fırladı. Bu çıkış onaylı olmalı; çünkü, Osmanlı’da kuraldır, padişahın izni olmadan öne çıkanların boynu vurulur.
Konu o değil. Konu, şehit olmak kutsaldır biçimindeki siyasal İslam kaynaklı AKP düşüncesinin genç beyinlere kazınması; böylelikle toplumsallaşması; toplumsal kültürün belleğine yerleştirilmesidir.
Böyle bir süreç, niteliği gereği düşünme olgusunun bu dünya ile ilişkisinin kesilmesine neden oluyor.
Oysa siyasal düşünce tarihinin bilinen bir gerçeğidir ki büyük bölümüyle faşist düşünce, savaşı ve buradan ölümü kutsar. Örneğin, viva la muerte= yaşasın ölüm, iç savaş sırasında İspanyol faşistlerinin, çocukları ve gençleri altında topladıkları ünlü çağrının adıdır.
AKP’nin ölümü kutsaması yan ürünlerini de veriyor. Seçim hükümetinde de yerini koruyan Ekonomi Bakanı Zeybekci geçen hafta “Ekonomik kriz sizi kefensiz bırakır inşallah” diyerek, Türkiye ekonomisinin durumunu eleştirel bir gözle yorumlayanlara beddua etti. Bu beddua yalnız Müslüman olduğu varsayılan yerli yorumcular için mi geçerli, yoksa yabancıları da kapsıyor mu, henüz açıklanmış değil. Kaldı ki, tutup tutmayacağı önümüzdeki aylarda belli olacak olan beddua, gerçekte, çözümsüzlüğün ve çaresizliğin göstergesi ve düşünmenin sonudur.
Şimdi gel de ekonomi konusunda yorum yaz!
Aslında AKP yöneticilerinin kefen düşkünlüğü de yeni değil. Cumhurbaşkanı’nın kimi mitinglerinde kefen giyinmiş gençler kürsünün çevresinde yer alıyordu.
Kefen sevdası çok yaygın olan AKP’ye şu gerçek anlatılmalı. Türkiye, 1930’lara kadar, kefen bezini yurtdışından satın alıyordu. Adı da amerikan beziydi. Cumhuriyet Türkiyesi’nin kurduğu dokuma fabrikaları, yalnız kefeni değil, Cumhuriyet düşmanlığını görev edinenlerin ana-babalarının da, iç çamaşırı dahil, giyinme gereksinimlerinin de yerli üretimle karşılanmasını sağladı. Bugünlerde kimi AKP yandaşı ya da siyasal İslamcı TV yorumcusu, üstelik adlarının önünde “prof.” yazılanlar bile, nasıl bir yalana sarılma hastalığına tutulmuşlarsa ya da düşüncelerini yitirmiş olmalılar ki, hiç utanmadan, “Atatürk zamanında bu ülkede bir çivi bile çakılmadı” diye yorum yapabiliyor.
Geçen günlerde bir başka büyük kültürel değişimin önü açıldı; kimi memur sendikalarının isteği üzerine hükümet memurlara cuma günleri namaz izni verecekmiş.
Böylece, hafta tatilini pazar gününe alarak dünya ile uyumlu kılan Cumhuriyet yeniliğinin de, diğer Cumhuriyet yenilikleri gibi yok edilmesi yönünde çok güçlü bir adım atılıyor; bu uygulamaya başlanmasıyla cuma günü resmi tatil yapılmak isteniyor. Ayrıca bu önerinin bir memur sendikasından gelmesi, toplumsal düşüncenin düştüğü düzeyi gösteriyor.
Siyasetçiler, oylarımız azalır kaygısıyla; kamuoyunu sabah-akşam yorum bombardımanına tutan yazar ve yorumcular da ya çıkarları ya da korkuları nedeniyle bu gidişe karşı çıkmıyor; ülkenin düşünce yapısının siyasal İslam yönünde daha çok dönüşmesinin önceki örneklerinde yaptıkları gibi bu konuda da ağızlarını açmıyorlar.
Toplum yeni bir seçim sürecine kefen, şehit ve cuma namazı kavramlarının biçimlendirdiği görülerle giriyor; özgürlüğü, eşitliği, barışı, kardeşliği ve daha güzel bir yaşamı düşünerek değil!

***

Değerli Cumhuriyetçi yazarımız Oktay Akbal’nı kaybı nedeniyle ailesinin ve sevenlerinin üzüntüsünü paylaşırım. Işıklar içinde yatsın.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları