En gerçekçisi AKP -HDP demiştim!

01 Eylül 2015 Salı

7 Haziran seçiminden hemen sonra, 27 Haziran’da bu köşedeki yazımın başlığı “En Gerçekçisi AKP-HDP Olmaz mı” idi. En “kavgalı” görünen bu iki partinin aslında birbirlerine en yakın çizgide oldukları için bu görüşü savundum.
Bugün geldiğimiz noktada 1 Kasım seçimleri için AKP ile işbirliğine (koalisyona) evet diyen tek parti neden HDP oldu? Tuğrul Türkeş mi? Onu saymıyorum bile; kendisi her anlamda çizgi dışı olduğu için.
7 Haziran ertesindeki yazımda neden AKP ve HDP’yi birbirlerine en yakın partiler olarak görmüştüm. Oysa ikisi de kanlı bıçaklı kavgaya hazırlanan bir görüntü veriyorlardı.
Erdoğan, Davutoğlu ve Demirtaş arasında en ağır, en ağza alınmaz sözler ortalığı doldurmuştu. Kanlı PKK saldırıları yeniden başlatılmıştı.

Ortak noktaları
Bütün bunlara karşın AKP ve HDP’nin “derin stratejilerinde” bir ortak nokta vardı ve bu ortak nokta “diğer kavgaları” bertaraf edecek güçteydi.
AKP’nin de HDP’nin de var olma nedenleri buna dayanıyordu, buna bağlıydı; “Her ikisi de Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi, bütünlüğü ve Atatürk devrimleri ile bugünkü anayasayla kavgalıydılar”.
Düzenin değişmesini istiyorlardı. Bu ortak özellikleri, onları örtülü bir stratejik ortaklığa götürüyordu.
- Biri İslami bir devlet yapısını öne çıkarıyor...
- Diğeri Kürdistan’ı esas hedefi haline getiriyordu.
Bu iki faktör de “düzenin değişmesini”, Türkiye’nin ulusal değerlerinin ortadan kalkmasını gerektiriyor.
Farklı ve karşıt görünen hedeflerine ve parti yapılarına rağmen, “yukarıda belirttiğim stratejik hedef ortaklığı” onları 1 Kasım seçimlerinde yakınlaşmaya götürüyor. Stratejik hedeflerin gereği olarak.

Ve diğerleri
Tabii ki diğer tamamlayıcı faktörler de var;
- AKP’nin felsefesi yanında Erdoğan’ın tek adam olmak ve bunu sürdürme çabası,
- PKK ve PYD’nin Batı tarafından siyasi, iktisadi ve askeri olarak açık bir biçimde desteklenmesi,
- Brüksel ve Washington’un Ankara ve PKK’yi eşit taraflar olarak görmeye başlamaları,
- AKP’nin (ve Erdoğan’ın) başlattığı Kürt açılımının Kürdistan konusunda somut sonuçlar vermeye başlaması 1 Kasım seçimleri için Davutoğlu’nun başlattığı yeni girişime HDP’nin olumlu yanıt vermesine yol açmıştır.
AKP’nin (Erdoğan’ın) ve HDP’nin kendi “derin hedefleri” konusunda sonuç alabilmeleri için, iki tarafın da karşılıklı önemli ödünler vermesi gerekir;
- AKP, “Kürt açılımını” daha da genişletmek ve ileri götürmek zorundadır.
- HDP de AKP ve Erdoğan’ın niyetlerinin gerçekleşmesi için, “tek adamlık ve İslamcılık konusunda” orta vadeli geri adımlar atmak durumundadır.
Seçim hükümeti konusunda iki taraf, CHP ve MHP’ye rağmen işbirliğine gittiğine göre bu konuda bazı somut adımlar atılmış olmalı.

Şimdi ne olacak?
- ABD ve AB bu yeni girişimi desteklemeye başlarsa, işler yukarıda belirttiğim gibi yürür.
- Hele MHP barajı aşamayacak duruma gelirse, AKP ve HDP’nin işleri daha da kolaylaşır.
Şimdi CHP’nin, inisiyatifi niye AKP ve HDP’ye teslim ettiğini sorgulamak gerekmez mi?
Evet “en gerçekçisi AKP-HDP’dir” diye daha en başta, 7 Haziran ertesinde yazmıştım. İşin bu noktaya “getirileceğini” CHP ve MHP neden göremediler?
HDP’nin AKP ile işbirliği içinde seçime gidişi acaba 1 Kasım sonrası için bir koalisyon sinyali mi?

***

Oktay Abimiz... Değerli dost, “insan gibi insan” Oktay Akbal da uçtu gitti. Köşe yazılarımızda bazen, “karşılıklı selamlaşmalarımız” olurdu.
Özellikle bir tanesini, 20 Temmuz 2005’te çıkan “Yumruğu Sıkma Zamanı” yazısını hiç unutamam.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları