Türkel Minibaş

Faiz İndirimi İşe Yarar mı?

20 Ocak 2009 Salı

Bırakın yılları, son bir yıldır borsa endeksinin şehvetine, ihracattaki rekorların rehavetine kapılmamamız gerektiğini Global kriz içinde yaşadığımızı, ara dalgalarla sarsılmaya hazırlıklı olmamız gerektiğini sürekli yazdım. Ne var ki, bizim zevatın algılama tutulmasından kurtulması için dalganın gününü ve saatini de vermek gerekiyormuş!

Oysa, temmuzdan beri bunu da yaptığımı sanıyordum ama neyse!.. Merkez Bankası Başkanının uyarılarının bile geç algılandığına bakılırsa yeni dalgaya da hazırlıksız yakalanacağımız kesin.

Hatırlarsanız, geçen hafta bankaların kredi vermek yerine Hazine bonosuna yatacağının altını çizmiştim. Bu hafta banka üst düzey yöneticilerinin kredi vermeye hazır olduklarını amaiyi”, yani sağlam müşteri bulmakta zorlandıkları için kredi veremediklerini dile getirmeleri de zaten bu tespiti doğrulamakta.

Aylık Sanayi Üretim Endeksi kasımda, 2007 Kasımına göre 13.9 düşmüşkenİşsizlik oranı da sonbahar ortalaması olarak ekimde, 2007 Ekimine göre 1.2 puan artarak yüzde 10.9a çıkmışken bankaların kredi vermeyi riskli bulmalarını anlamak mümkün.

Zaten, bu noktada önemli olan bankaları kredi vermeye zorlamak değil! Özel kesim firmalarını kredi alabilir duruma getirecek mekanizmaların devreye sokulması. Zira, kredi dağıtımı bankaların görevlerinden sadece biri. Bankalar da nihai hedefi kâr maksimizasyonu olan birer firma olduklarına göre devlet zoruyla kredi dağıtmalarını bekleyemeyiz. Tabii ki riskin az ve kredilerin geri dönüşünün hızlı olacağı projelere kredi vermeyi tercih edecekler.

Kaldı ki Merkez Bankasının açıkladığı da gösterge faiz oranı. Yani, piyasalara yol gösteren bir faiz oranı, ama uymak zorunda oldukları faiz oranı değil!

Özel kesim firmalarına gelince. Borç verme faiz oranının yüzde 17.5ten yüzde 15.5e çekilmesiyle özel kesimin kredi talebini birdenbire arttırması da beklenmemeli. Özellikle de dış pazarın daraldığı şu süreçte! Artan işsizlikle birlikte iç talebin hızla daralmaya devam etmesi iç pazarın da kredi faiz oranlarındaki düşüşten hemen etkilenmeyeceğini göstermekte.

Kısacası, Merkez Bankasının son faiz indirimi riskli bir karar olarak algılanmalı.

Merkez Bankasının önümüzdeki aylarda aşamalı olarak indirime gitmek yerine daha büyük oranlı bir indirimi neden tercih ettiğine gelince, büyük olasılıkla:

İçerde enflasyonun düşeceğine dair beklentilerin devam etmesinden;

IMFyle yapılacak anlaşmanın kesinleşmiş olmasının verdiği rahatlıktan;

Uluslararası piyasalarda emtia fiyatlarının düşmeye devam etmesi nedeniyle maliyetlerin düşeceği olasılığından kaynaklanmakta. Zaten Bankadan yapılan açıklamada da finansal koşullardaki ek sıkılaşmanın telafi edilmesine katkıda bulunacağıdüşünüldüğü için toplu bir indirime gidildiği belirtilmekte.

Buna karşılık, Merkez Bankasının kararını neden riskli bulduğuma gelince 1) Gerek arz gerek talep cephesi enflasyonun düşeceğinden ziyade talep daraldığı için ürün fiyatlarının düşeceği beklentisi içinde. Dolayısıyla, Merkezin enflasyon beklentisi üzerinden faiz oranlarını indirmesi deflasyonun kesinleşmesi halinde farklı sonuçlar yaratabilir.

2) IMFyle yapılacak anlaşmanın ana fikri ekonominin makro dengelerinin yeniden düzenlenmesinden ziyade borçların ödenmesi olduğundan Merkeze IMF anlaşmasına dayalı hareket özgürlüğü vermeyecektir.

3) Uluslararası piyasalarda emtia fiyatlarının düştüğü gerçeğine karşılık Türkiye iç piyasasında başta petrol olmak üzere birçok emtianın fiyatı artmaya devam etmektedir. Dolayısıyla, maliyetlerin kısa sürede düşeceği varsayımı gerçekçi gözükmemektedir.

[email protected]

www.turkelminibas.net



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları