Askerin ölümü

02 Eylül 2015 Çarşamba

Ölüyorsun...
Dağda ya da kışlada, üzerinde ordu ya da gerilla üniformasıyla.
Cesedin isimli isimsiz, her durumda daracık bir mezarda.
Ailen yasını kendi dilinde tutuyor; sen ölürken yerini dolduracak bir çocuk mutlaka doğuyor.
Ölüyorsun...
Çünkü fikrin ve kalbin asırlardır silahlarla mühürlü.
Geceleri güzel rüyalar görüp gündüzleri kâbuslara atış talimi yapıyorsun.
Hedefinde aslında senin aynın olan bir başka insan.
Öldürmekle ölmenin bir olduğunu es geçiyorsun.
Sadece öldürülünce değil öldürdükçe de ölüyorsun.
Ölüyorsun...
Düşmanın olmadıkça sen de var olamıyorsun.
Dinlerin ve devletlerin o zehirli çatal dili, kulaklarından girip kalbine hükmediyor.
Hayatı, uğruna yaşanacak şeyler yerine, uğruna ölünecek şeylerle donatıyorsun.
Ölüyorsun...
Çünkü rütbeleri önemsiyor; emirler alıp, emirler veriyorsun; kendin ezildikçe başkalarını eziyorsun.
Sorgusuz sualsiz her şeye ama her şeye itaat ediyorsun.
Ölüyorsun...
Çünkü savaşın kutsallığına ikna oldun bir kere.
Yaptığını ulvi bir vazife sanıyorsun.
Farkında değilsin; sana öğretilenlerin değil senden gizlenenlerin nöbetini tutuyorsun.
Silahları atacak, emirleri takmayacak, dilediğin gibi yaşayacak cesaretin yok.
Düşmanın kim olduğuna ve onunla ne zaman savaşıp ne zaman barışacağına başkaları karar veriyor.
Seni düşmanın değil, o başkaları öldürüyor.
Sen gözünü kapayıp vazifeni yapmaya terbiyelisin.
Barış için savaşılacağına inanabilecek kadar delisin.
Ölüyorsun...
Çünkü ya yıkılası devletleri koruyor; ya yıkılası yeni devletler kurmayı düşlüyorsun.
Devletin senden ne beklediğini ve sana ne vaat ettiğini hiç düşünmeden.
Savaşa dair atalarından ne öğrendinse çocuklarına da onu öğretiyorsun.
Eski savaşların gerçeklerini görmezden gelip yeni savaşların görkemiyle büyüleniyorsun.
Ölüyorsun...
Çünkü köylerin yakılmasını, çocukların öldürülmesini, insanların doğdukları topraklardan göç etmesini, aklın ve vicdanın yitip gitmesini onaylıyorsun.
Ölüyorsun...
Çünkü silahlı mücadeleyle kazanmayı umduğun hakların bedelini hiç düşünmüyorsun.
Barış senin barışın olmadığı sürece, elin tetikte...
Savaş senin savaşın olduğu sürece başkaları hep ölmekte.
Ölüyorsun...
Çünkü sınırları tümden kaldırmak aklına gelmiyor;
Lanet gibi devamlı yeni sınırlar çiziyorsun.
Yaktığın her bayrağın yerine bir gün başkaları tarafından yakılacak yeni bir bayrak dikiyorsun.
En kötüsü de, ilk başta akla gelecek soruyu, en sonda buluyorsun.
Onu da yanlış soruyorsun.
Doğru soru “Neden ölüyorum?” değil “Neden öldürüyorum?”
İnsanı askerlikten soğutmanın cezalandırıldığı bu sistemden, nasıl oluyor da bunca zamandır hiç kuşku duymuyorsun?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanık saraylar 4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı 30 Temmuz 2021

Günün Köşe Yazıları