Hikmet Çetinkaya

Cellatlar ülkesinde ölen çocuklar!...

03 Eylül 2015 Perşembe

Başkaldıranın “kafasını ezen” bir düşüncenin ne olup olmadığını mı anlatayım yoksa bir demokratik hukuk devletinin “olmazsa olmaz” koşulundan mı bahsedeyim?
Kafamda bir dizi soru...
Eylülün ilk günleri ama İstanbul’da sanki bir çöl sıcağı...
Çatışma haberleri, PKK terör örgütünün acımasızlığı, Irak’ta 18 Türk işçisinin kaçırılması...
Gazetelerdeki haberler insanı bunaltırken içini de acıtıyor.
Yüreklerde küllenen ateşi bilebilmek, kör teröre teslim olmak, Türk-Kürt düşmanlığını körüklemek bu topluma bugüne dek hep acı getirdi.
Bağnazlık ve şovenizm!
Kana kan intikam!
Herkesin benliğinin bir köşesinde közlenir, sonra bir gün eşelenince ortaya çıkar. İnsan bunun çıktığının ayrımına çoğu kez varamaz.
Eğitimin mantığında kimi zaman geniş ufuklu insanlık gerçeğini bilerek ya da bilmeyerek atlarız ya da görmezden geliriz...
Türkiye bugün böyle bir süreçten geçiyor; örneğin bakanlık koltuğunda oturan eğitimli biri, “kafa ezme” yöntemini başkaldıranlar için kullanıyor.
Kurulu düzene, sömürüye, emperyalizme, küresel güçlere başkaldıranlar; sermaye- emek çelişkisini görenler, “ne ezen ne ezilen” diyenler, şehitlerimizin ardından “bitsin bu kirli savaş” diyerek ağıt yakanlar başı ezilecekler arasında mı?
Onların anaları, babaları, kardeşleri, ağabeyleri, eşleri!

***

Türklerin ve Kürtlerin yüreği yaralı bugün...
İnsancıl olmak, sevgiyi çoğaltmak, yaşamın derin sularına dalmak, kardeşliği sarıp sarmalamak, âşık olmak, doğayla tümleşmek siyasetin içinde yoktur...
Çünkü siyasette duyguya yer olmadığı söylenir...
Peki duygusuz bir siyasetçi ne yapar?
Önce düşünmekten yoksundur...
Hayatı duygu harmanından geçmediği için insancıllığa inanmaz. Eğer bakanlık koltuğu falan kapmışsa, kafası bağnazlığa tutsaksa şovenizmin bataklığına düşer.
Bu salt Türkiye’ye özgü falan değildir...
Fransa, İtalya, Almanya gibi ülkelerde de görülür...
Onun için dikkatli olmamız gerekir...
Yakın tarihimizin sayfalarını unutmamak; büyük katliamları, kıyımları zaman zaman anımsamak...
Bir Sivas Madımak’ı, Başbağlar’ı, Gazi’yi, Ulus’u, Güngören’i, Roboski’yi, Suruç’u...
PKK’nin işlediği cinayetler, katliamlar... Derin devletin katliamları, toplu faili belli olan meçhulleri, asit kuyularını...
Hepsini alt alta koyun ve düşünün biraz olsun.
Ne kaybettik, ne kazandık!
HDP 6 milyon seçmenin oyunu alıp Meclis’e girerken kim rahatsız oldu Selahattin Demirtaş’tan ve bu terör belasını hayatımızın içine soktu?
Kin, intikam!
Nefret!
Savaş çığlıkları!
Kimin işine yarar bu?
Türklerin, Kürtlerin değil emperyalizmin, küresel güçlerin!

***

Cellatlar ülkesinde ölen çocuklarımız için ağlıyor bu toplum!
Duygudan yoksun siyasetçilerin egemen olduğu güzelim topraklarda sevgi tohumları değil kin, intikam, nefret tohumları tomurcuklanıp çiçekleniyor...
Duygudan, sevgiden, aşktan yoksun!
Sindirme ve yıldırmayla insanların umutlarını yok edemezsiniz, başlarını ezemezsiniz...
Köle vahşetinin temsilcileri Ortadoğu’da yapıyor bunu...
Varsılların AKP’si yoksulların umudu olmuş; bağnazlığın reçetesiyle işleri tıkır tıkır yürütmüştü...
7 Haziran’ı kazasız belasız atlatacaklardı ama bunu başaramadılar...
Tüm umutları söndü!
1 Kasım’da umut tazeleyecekler... Rahmetli Erbakan Hoca’nın partisine falan bir-iki milletvekili verip tek başına iktidar olacaklar...
Bu bir düş!
Cellatlar ve cehennem ateşi...
Gördükleri düş böyle!
Duygudan, düşünceden yoksun...
Tarihin derinliğine inmeden, hayatı kucaklamadan, ortaçağda olduğu gibi...

***

Sindirme, yıldırma!
İpek Yayın Grubu’na yapılan baskın, otoriterleşmenin önemli yeni bir adımı!
Gün, basın özgürlüğüne sahip çıkma günüdür.
Bugün birine, yarın ötekine. Medyayı sindirme, yıldırma!..
Unutmayın, basına saldırı hiçbir siyasal iktidarın gücünü artırmamıştır!
Tarih Baba, böyle söyler!..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları