Kafaları Kırmak

04 Eylül 2015 Cuma

Sistemin temel kodlarından birisi “temsili demokrasi”, bir diğeri “hukuk devleti”dir. Temsili demokrasinin bırakın halkın tümünü, seçmenleri bile temsil etmediğini herkes biliyor. Aynı şekilde hukuk devleti de genellikle o hukuku belirleyen mülkiyet gibi, “serbest” değil daha çok “vahşi ve tekelci” olan piyasa gibi asal öğeler nedeniyle çalışanlar açısından güvenilir bir durum yaratmaz. Yine de kapitalist sistem gelişmiş ülkelerde bu iki temel kodla, küçücük bedenleri karaya vuran çocukların yürek yakan ölümlerindeki sorumluluğunu bir saniye bile düşünmeden, “güzel güzel” hüküm sürmeye devam eder.

***

Temsili demokrasi pek çok ülkede, bizim ülkemizde de hiç işlemedi. Yarım yamalak denemeler çoktan tükendi. Artık “iptal” zamanlarındayız. Seçim sonuçları yok sayılarak, seçilmiş parlamentonun toplanması engellenerek, yeni bir seçim kararı zorla alınarak temsili demokrasi tümüyle “ilga” edildi. Böyle durumlara siyasi literatürde “sivil darbe” deniliyor. Son aylarda sık sık Marx’ın Küçük Napolyon darbesini tahlil ettiği 18 Brumaire’inden söz edilmesinin nedeni budur.

***

Başkanlık sistemi kurma iddiasından vazgeçmemiş, “yasaların fiili duruma uydurulması gerektiğini” söyleyen Cumhurbaşkanı tarafından geçici, parlamentoya dayanmayan bir hükümet kuruldu. Seçimlerin demokratik koşullarda yapılacağına güven kalmadı artık. Doğu’da, Güneydoğu’da en çok oy alan parti oralarda seçim yapılmasının “imkânsızlaştırıldığından” söz ediyor. Ayrıca hükümetin sözcüleri de “geçici olmakla birlikte geçici değilmiş gibi” çalıştıklarını sık sık vurguluyorlar.

***

Hayra alamet değil gidişler kısacası. İktidar olma hakkını “temsili” bir şekilde yitirmiş partiyle onun gerçek lideri demokrasiden hiç hoşlanmıyor. Peki işin içine zor girecekse hukuk devleti ne olacak. Hukuk devletinde sistem kendini özenle hazırlanmış yasalarla, genel geçer ya da evrensel olduğu söylenen ilkelerle korur. Sistemin duvarları zorlanmadıkça da sınırı aşmaz; gösteri hakkına, ifade özgürlüğüne uyar. Uymazsa sistemin daha fazla zarar göreceğinin bilinciyle yapar bunu. Bizim gibi ülkelerde ise bu kodlar zayıftır; sık sık askeri ya da sivil darbeler, darbeciler tarafından rafa kaldırılır.
Bakan da çıkar, ne der? “Kafalarını kıracağız” der.

***

Öyle der; hukukun işine yaramayacağını bilir çünkü. Hukuk devletinde kafa kırmak yoktur. Hukuk devleti çatıştığı silahlı bir güç varsa o gücün bir militanını ele geçirdiğinde bile kafasını kırmaz; sistemin, artık ne kadar adaletli ise, yargısına teslim eder. Bizde öyle değildir; kim itiraz ediyorsa onun kafası kırılır, bütün bir ülke gözaltındadır. Sokak yasak, özgürlük askıdadır.
Böyle zamanlarda haklar ve özgürlükler onları kullanma cesaretiyle özdeşleşir.

***

Belki tuhaf gelecek size değerli okurlar ama aslında zorbalık güçsüzdür, çaresizdir; bakanların kafa kırmaya meraklı olduğu ülkelerde şaşılacak kadar yakındır labirentin çıkış kapısı.
Bizim gibi ülkelere emperyalist kapitalist sistemin zayıf halkası denilmesinin bir nedeni de budur...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları