Terrible Türk

14 Ağustos 2012 Salı
\n

Yıl 1948. Londra Olimpiyatlarına gidiyoruz. Uçakta güreş kafilesiyle birlikteyiz. Diğer sporcular bir gün önce gittiler. Güreşçileri önceden tanımıyordum. Yolculuk esnasında tanıştık. Nasuh Akarlar, Gazanfer Bilgeler, Celal Atikler, Yaşar Doğular ve Mersinli Ahmet aynı kafiledeyiz. Hepsi Anadolu çocukları. Yolculuk boyunca uçak içinde yaptıkları espriler çok hoşuma gitmişti. Kafile olarak Aksbridge denilen olimpiyat kampusuna gittik. Bütün dünya milletlerinden sporcular da orada. Henüz, güreş sporunun evrensel boyutu yok. Yalnız umutlar engin. Güreş karşılaşmaları Empress Salonunda yapıldı. Bizimkiler çok başarılıydı. Rakiplerini teker teker ezmeye başladılar. İngilterede hayli geniş bir ilgi topladı güreş takımımız. Özellikle 52 kilo güreşçimiz Nasuh Akar için basında Terrible Türkmanşetleri atıldı. Sadece o değildi tabii. Hepsi harikalar yarattı. Hiç unutmadığımız hatta dünyanın bile unutmadığı karşılaşmalar oldu. Bunların birinde Gazanfer Bilge, Celal Atik ve Yaşar Doğu rakipleriyle aynı anda güreşiyorlardı. Son dakikalarda bu güreşçilerimiz birbirlerine bir bakış fırlatıp sanki sözleşmiş gibi aynı anda rakiplerini tuşa getirdiler. Enteresan bir görüntü olmuştu bizler için.

\n

Gazanfer Bilge, final karşılaşmasından bir gece önce ağır bir hastalık geçirdi. Ağzından kan gelince umudumuz kırılmıştı. Rakibi de İsveçli ve dünya şampiyonu idi. Buna rağmen hasta hasta güreşmeye çıktı Gazanfer Bilge. İsveçli rakip, Bilgeyi çok kötü durumlara soktu. Ama sonunda bu hasta adama bir kuvvet geldi ki sormayın. Rakibi altına alıp sarmayı taktıktan sonra şampiyonluğu kazandı.

\n

Çoğu artık hayatta değil. İsimleri kaldı yadigar. Ama Türk gibi kuvvetli sözünün dünyada yerleşmesine neden oldular. İşin en ilginç yönü de son madalya merasimi idi. Dört serbestte, iki de grekoromendeki şampiyonlarımızın madalya merasimleri sırasında Türk bayrağının direğe çekilmesini yaşlı gözlerle izledik. Daha da önemlisi, İstiklal Marşımız o kadar fazla çalınmıştı ki Wembley Stadını dolduran, genç-yaşlı, siyah-beyaz yüz bin kişi civarındaki insan marşımızın sonuncu defa çalınışında mırıldanmaya bile başlamışlardı. Bundan da anlaşılacağı gibi o günden bugüne dünyada, sosyal ve sportif alanlarda büyük değişimler oldu. Türkiyede de öyle. Ne var ki biz 1948e göre çok değişmişiz ama aynı oranda gelişememişiz. 2 altın, 2 gümüş, 1 bronz ile dünyayı ayağa kaldırıyoruz. Ne yazık ki hamasi nutuklar atmakla ülkeler gelişmiyor. Bir türlü bunun ayırdına varamıyoruz.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Olmaz.. Olmaz... 6 Kasım 2012

Günün Köşe Yazıları