İstanbul şehir kütüphanesi

09 Eylül 2015 Çarşamba

İstanbul’da 460 kütüphane var ve merkezi kütüphanelerin hemen hiçbirinde yer bulunamıyor” diye söze başlıyor Prof. Dr. Hamza Kandur. 5 Eylül Cumartesi günü Sapanca’da “İstanbul Şehir Kütüphanesi Çalıştay”ındayız. Yüz kadar akademisyen, mimar, kütüphaneci, yazar, yayıncı, sahaf ve kitapçı İstanbul’un bir şehir kütüphanesine gereksinimi var mı, diye tartışıyor.
Marmara Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölüm Başkanı Hamza Kandur’un sunuş konuşmasında söylediği sözleri grup çalışması için toplandığımız masadaki kütüphaneciler onaylıyor. Çalıştayı düzenleyen İBB Kütüphaneler ve Müzeler Müdürlüğü’ne bağlı Taksim’deki Atatürk Kitaplığı gün içindeki yoğunluğu görünce 7/24 yani haftanın her günü 24 saat hizmet vermeye başlamış. Gece yarısından sonra bile okurların kütüphaneyi doldurduğunu anlatıyorlar. Beyazıt Devlet ve Orhan Kemal İl Halk Kütüphanesi de yoğun ilgi gören kütüphaneler. Bazı üniversite kütüphanelerinde de aynı durum söz konusu ve 7/24 hizmet verenler var. Yani kütüphaneciler okursuzluktan değil okurlara yer bulamamaktan, yeterince hizmet verememekten yakınıyor.
Genel kanı İstanbul’a bir şehir kütüphanesi kazandırmak gerektiği yönünde. New York, Şikago, Amsterdam şehir kütüphanelerinden örnekler veriliyor, iyi bir kütüphanenin kente büyük değer kazandırabileceği anlatılıyor. İstanbul’un temel farkı tek merkezli bir şehir olmaması. Yedi tepeli şehrin yediden çok merkezi var ve İstanbul’un merkezi dendiğinde ilk akla gelebilecek olan Taksim’e aylarca uğramadan yaşamını sürdüren İstanbullular olduğu gerçek. Yani şehir merkezine görkemli bir yapı yapıp “şehir kütüphanesi” tabelasını asarak tüm İstanbullulara hizmet vermek mümkün değil. Tek, belki de simgesel bir merkezi olan ama şehrin 39 ilçesinde en az birer şubeyle hizmet veren bir kütüphane olması gerektiği görüşünde birleşiyoruz. Bu yanıyla “İstanbul Şehir Kütüphanesi” tüm İstanbullulara hizmet verecek bir halk kütüphanesi olacak.
Günümüz halk kütüphanelerinin tüm ailenin birlikte kullandığı, zamanını geçirdiği merkezler olduğu, şehir kütüphanesinin de bu anlayışla kurulması gerektiğini anlatıyor konunun uzmanları. Kütüphane hizmetlerinin yanında kültür ve sanat etkinliklerinin yapıldığı, bedava internete bağlanılıp en iyi kahvenin içildiği, hatta gecenin geçirildiği bir yaşam merkezi olması gerektiği söyleniyor. Benim aklıma “çok amaçlı” kültür merkezleri geliyor. Nikâh da kıyılacak mı, diye sormuyorum çünkü cevabın evet olmasından korkuyorum.
“İstanbul Şehir Kütüphanesi”nin adına uygun olarak şehrin belleği olacak bir kurum olması gerektiği de düşünülüyor. İstanbul hakkında yazılmış her şeyi toplayacak bir kütüphane... Araştırmacılar için kaynak olacak, İstanbul hakkında yeni eserler verilmesini sağlayacak bir kurum.
Ben İstanbul’un belleğini oluşturmak için sadece şehir kütüphanesinin yetmeyeceği, şehir müzesi ve şehir arşivi ile birlikte kütüphanenin düşünülmesi gerektiği kanısındayım. Ama bir yerden de başlanmalı ve bu şehir kütüphanesi neden olmasın.
Sapanca’da iki gün boyunca bir şehir kütüphanesinin nasıl olmasından başlayıp nerde olmasına, nasıl inşa edilip nasıl yönetilmesine kadar her şey tartışıldı, önemli kararlar çıktı. İBB Kültür Daire Başkanı Abdurrahman Şen’in kapanış konuşmasında söylediği gibi eğer bu kütüphane Başkan Kadir Topbaş’ın çok önem verdiği bir proje ise yakın zamanda gerçekleşecektir. Umarım hayal ettiğimiz gibi bir kütüphane çıkar ortaya.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ara Güler Müzesi 5 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları