Yahya Arıkan

Bu inat niye?

10 Eylül 2015 Perşembe

“Özel Esaslara Tabi Mükellefler Listesi”, belki de en büyük vergi sorunudur.
Ancak, bu uygulamanın yasal dayanak olmadan keyfi olarak uygulandığı yargı kararlarında da vurgulanmakta. Konuya ilişkin yeni bir yargı kararını aşağıda yorumsuz bir şekilde sizinle paylaşmak istiyorum. Gerçekten ders niteliğinde. Uygulamanın hatasını çok net olarak gözler önüne seriyor:
“Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın çalışma ve sözleşme hürriyetini düzenleyen 48. maddesinin 2. fıkrasında, devletin, özel teşebbüslerin, milli ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alacağı, çalışma hakkı ve ödevi başlıklı 49. maddesinin 2. fıkrasında, devletin çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alacağı hükmüne yer verilmiştir. ‘Vergi Ödevi’ başlığını taşıyan 73. maddesinin 3. fıkrasında da vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağı belirtilmiştir.
Bu düzenlemelere göre, devletin çalışma hayatına ilişkin düzenlemeleri yapması ve buna dair tedbirleri alması bir görev iken; çalışma, çalışanlar açısından bir hak ve ödevdir. Gerek bu alanda yapılacak düzenlemelerin, gerek çalışma hayatının bir sonucu olan, vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerle ilgili düzenlemelerin yasa ile yapılması ise zorunluluktur. Dayanağını, anayasaya uygun olarak çıkarılmış olan kanunlardan almayan düzenlemelerle birtakım hak ve yükümlülükler getirilemez. Bu suretle çalışma barışının sağlanmasının yanında, özel teşebbüslerin güvenlik ve kararlılık içinde çalışması da temin edilmiş olur.
… Gerek davalı idarenin gerekse bağlı bulunduğu hiyerarşik üst makamların mükellefleri bu şekilde kategorize edebilmelerine olanak sağlayan hiçbir yasal düzenleme bulunmadığı gibi anayasada da buna izin veren bir hüküm yer almamaktadır. Bu şekilde yasal dayanağı olmadan yapılacak bir sınıflandırma, vergi barışını bozucu etki yaratacağı gibi, anayasada güvenç altına alınan temel kişi hak ve hürriyetlerine de aykırılık teşkil eder.”
Ülkede barış ortamı tamamen bozulmuşken bırakın bu inadı da çalışma barışı ve vergi barışı temin edilsin.

SOSYAL GÜVENLİK
Yıllık izinde hastalanan işçi ne yapacak?
İşyerinde çalışmaya başladığı günden itibaren, deneme süresi de dahil olmak üzere, en az bir yıl çalışmış olan işçilere yıllık ücretli izin verilmektedir. İşçilere verilecek yıllık ücretli izin süresi;
a) Bir yıldan beş yıla kadar (beş yıl dahil) olanlara on dört günden,
b) Beş yıldan fazla on beş yıldan az olanlara yirmi günden,
c) On beş yıl (dahil) ve daha fazla olanlara yirmi altı günden,
az olamayacaktır. Ancak on sekiz ve daha küçük yaştaki işçilerle elli ve daha yukarı yaştaki işçilere verilecek yıllık ücretli izin süresi yirmi günden az olamaz.
İş Kanunu’nun 56. maddesine göre, dinlenme ve hastalık izinleri yıllık izne mahsup edilemez. İşçinin, yıllık ücretli izin kullanırken hastalanması veya kaza geçirmesi halinde, ilgili sağlık kuruluşlarından sağlık izni almasıyla yıllık izni askıya alınacaktır.

İzini askıya almak!
Burada, kaza veya hastalık nedeniyle verilen sağlık izninin bitimi halinde, yıllık ücretli iznin devam edip etmeyeceği yönünde bir belirsizlik bulunmaktadır. Sağlık izni nedeniyle askıya alınan yıllık izin hakkının geriye kalan kısmının kullanılmasına, sağlık izninin bitiminden itibaren tekrar başlanıp başlanılmayacağı hususu hizmet akitleri veya toplu iş sözleşmeleriyle önceden belirlenebileceği gibi taraflar arasında özel olarak da kararlaştırılabilir.
Ancak, sağlık izninin, yıllık izin süresinden uzun olması halinde, sağlık izninin bitiminde işin aksatılmaması amacıyla işçinin işe başlaması ve bilahare işverenle anlaşarak kalan iznini kullanması daha uygun olacaktır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları