Kim niye kaldı, kim niye gitti?

20 Eylül 2015 Pazar

Seçime doğru ilerlerken önemli bir kapı daha geçildi. Partiler aday listelerini YSK’ye teslim etti ve bayramdan sonra da listeler kesinleşecek... Peşinen söylemekte yarar var: Bu liste meseleleri, medya ve siyaset profesyonellerinin aşırı ilgisinin aksine seçmen tercihleri ve dolayısıyla seçim sonuçlarında sanıldığı kadar etkili değil. Ama işin magazini, dedikodusu, kulisi o kadar cazip, her türden analiz için üretebileceği argümanlar o kadar zengin ki, işte bu yüzden listeler hâlâ seçim folklorunun en önemli parçası...

“Kim kaldı, kim gitti”, “Niye kondu, niye çizildi” gibi işin eğlenceli kısmına geçmeden, listelerin açıklanmasıyla ortaya çıkan en önemli bilgiye işaret edelim: Seçim sonuçlarını etkileyecek (olsa ne kadar etkilerdi ayrı bir tartışma konusu) yeni bir ittifak yok. Çıkan tabloya genel olarak bakıldığında, seçimin “liste” aşamasını en önemseyen partinin AKP olduğu anlaşılıyor. Diğer partilerde çok ciddi değişiklikler görülmüyor ama yine de her parti geleneksel “liste” haberleri için kendince malzeme temin etti.

MHP’nin liste işleri

Aday listelerinde çok fazla değişikliğin görülmediği MHP, “liste haberleri” sıralamasına Tuğrul Türkeş ve Meral Akşener dolayısıyla yüksek bir skorla girdi. Tuğrul Türkeş’in Ankara’dan AKP listesine girmesi, bu sayfalarda 7 Eylül tarihinde yayımlanan değerlendirmede tarif olunan “siyasal simyacılık” faaliyetinin beklendiği gibi devam edeceğini gösteriyor.

Meral Akşener’in hikâyesi biraz daha farklı. Akşener, MHP’ye biraz “flaş transfer” havasında gelişinden beri, bir üslup ve doku uyuşmazlığıyla yüz yüze aslında. Ama yakın zamanda yaşanan iki buçuk olay, bu durumu iyice sertleştirdi. Birincisi, “Cemaat itirafçısı” Latif Erdoğan’ın ortaya attığı “kaset iddiası” sonrası Akşener’in olayı partiye saldırı değil kişisel bir mesele gibi ortaya koyması. İkincisi, Meclis Başkanlığı seçimi öncesinde isminin dolaşıma sokulması. Son olarak da, AKP tarafından Akşener’e bakanlık teklifi götürülmesi (Teklif götürülen bir diğer isim Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun hemen Genel Başkan Yardımcılığı’ndan istifa ettiğini hatırlayalım.)

Diğer liste değişiklikleri de taktik çalışmalardan çok, 7 Haziran sonuçlarıyla ilgili ceza tebligatlarına benziyor. “Yeterince iyi çalışılmadığı için” potansiyelin altında kalındığına inanılan -ki önemli kısmı doğru- merkezlerde, bazıları milletvekili olan önceki adaylar yerlerinden oldu.

Fazla konuşmak ve çok konuşulmak

MHP’deki “liste haberlerinin” olası etkilerine ilişkin değerlendirmeye, Türkeş ve Akşener’e ek olarak daha önce ihraç edilen Sinan Oğan’ı ve şimdi aday olmayan Murat Başesgioğlu’nu da ekleyerek; bu isimlerin, genel kamuoyunda ve medyada bilinir oldukları için “önemli isim” unvanı verilmiş figürler olduğunu söyleyerek başlamak gerek. Dolayısıyla, bu isimlerin medyada konuşulur olmalarıyla, yaratacakları etki arasında daha çok bir ters orantı mevcut. Ve aslında, bu isimlerin “başına gelenlerde” de bu “çok konuşulmanın” önemli katkısı var.

Siyasette, çok konuşmak, fazla görünür - konuşulur olmak daima avantaj değil ciddi bir tehdit de oluşturuyor. MHP, bu örneklerin biraz daha fazla olduğu bir siyasi gelenek. Bu durum, bazı yorumcularca iddia edildiği gibi sadece Bahçeli’nin “liderlik tarzından” değil, MHP’nin taban dinamiklerinden de besleniyor. Medya tarafından “flaş, şok, deprem, bomba” gibi nitelemelerle haberleştirilen ve genel kamuoyunda da böyle algılanan gelişmeler, parti tabanında aynı yankıyı bulmuyor. Galiba, MHP liste değişiklikleri de kayıtlara böyle geçecek.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Eyvallah 10 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları