Zamanın Denizlerine Yollanan Sesler...

12 Ekim 2012 Cuma
\n

\n

\n

\n

\n

\n

Vergiliusun Ölümü baskıya girdi. Bu demektir ki kırk yılı bulan bir çeviri serüveni artık bu iklimin insanlarının dilinde ortaya çıkmak için gün sayıyor.\n

\n

Umberto Eco, edebiyat eserlerinin çevirisi üzerine bir yazısında şöyle demiş: “Üzerinde durduğumuz her cümle, bir metindir ve bir metni anlamak özellikle de çevirmek için bu cümlenin temsil ettiği olası dünyaya ilişkin bir varsayımın kurgulanması gerekir. Yani bir çeviri tahminlere dayanmak zorundadır ve çevirmen ancak kendisine akla yakın gelen bir tahmin oluşturduktan sonra metni bir dilden ötekine taşımaya girişebilir…”\n

\n

Umberto Econun bu satırları bir yıl kadar önce elime geçti. Ve ben onları okuduktan sonra Vergiliusun Ölümü başlıklı çeviri çalışmamın özellikle son on yılında ne yapmış olduğumun bilincine çok daha iyi vardım. Romanın yazarı Hermann Broch, eserinde, Romada imparatorluk döneminin kurucusu sayılan Augustus ile Latin dünyasının en büyük şairi sayılan, ünlü Aineis Destanının yazarı Publius Vergilius Maronun dönemlerini kapsayan bir dünya inşa etmişti. Çevirimin başına koyduğum Bir Çevirinin Hikâyesi başlıklı yazımda da açıklamaya çalıştığım gibi bu çalışma hayatımın yaklaşık kırk yılına yayıldı. Elbette bu kırk yılın her gününde bu çeviri üzerinde çalışmadım. Ama hayatımın hemen her dönemecinden sonra yine ona döndüm. Eserin çevirisine ilişkin düşünsel çalışmalarım ise bu kırk yıl boyunca kesintisiz sürdü. Başka deyişle ya da Umberto Econun söyledikleri doğrultusunda, Vergiliusun Ölümü üzerine, oradaki dünya üzerine varsayımlar oluşturmaktan bir an bile geri kalmadım. \n

\n

Bu durumu, kırk yıl boyunca bu romanda temsil edilen dünya üzerine hayaller kurmaya hep devam ettim, şeklindeki bir söylemle de ifade edebilirim. Zaman oldu, bu kadar çok hayal üretmekten korku duydum; bu kadar çok hayalin beni sürükleyebileceği hayal kırıklıklarının çokluğundan ürktüm. Ama o korku dönemini sanırım çabuk arkada bıraktım. O zaman kesitinin yerine, ne kadar çok hayal üretirsem, sonradan çevirinin tamamını üzerine inşa edeceğim zeminin bir o kadar güçlenip zenginleşeceği inancının geçtiği bir dönem başladı.\n

\n

Çeviri serüveninin son on yılı, işte bu döneme aittir.\n

\n

Bu on yıl, aynı zamanda Yunan ve Roma antikçağları ile felsefenin günümüze kadarki yolunun birlikte harmanlandığı bir romanı çevirebilmek için gerekli birikimi artık iyiden iyiye elde ettiğimden emin olduğum bir dönemdi. Çok önceleri, sanırım bu roman ile karşılaşır karşılaşmaz, kendi kendime bir söz vermiştim: Ben, ancak günün birinde bu romanı çevirebilirsem kendimi çevirmen sayacağımdemiştim. Yukarıda sözünü ettiğim on yıl, sanırım artık bu hedefe ilerlemeye başlayabileceğime iyice inandığım dönemin başlangıcıydı.\n

\n

Bu çeviri çalışmasının çok önemli bir özelliği de benim açımdan bir tür öteki-benin hayat yolunu belirlemesiydi. Çok olumsuz koşullarda hayata başlamış olan ben, neredeyse daha ilkgençlik çağında kendini bir kader gibi içinde bulduğu hayatın hiçbir zorlayıcı koşuluna boyun eğmeyeceği, mutlak anlamda özgürlüğü ve kendi çabalarının ürünü olan, benim diyebileceği bir öteki-hayatı ona layık bir öteki-benkimliği ile yaşayabileceği bir savaşım yolunu seçmişti. Kendini Vergiliusun Ölümü gibi kırk yılı bulan bir çeviri çalışmasına adamak, benim için böyle bir öteki-benin canlı simgesiydi.\n

\n

Elias Canettinin Hermann Brochun 50. yaş günü için hazırladığı söylevde belirttiği gibi, aslında her edebiyat çalışması zamanın denizlerine bırakılmış bir sestir. Vergiliusun Çevirisi, bu sözün doğruluğuna kesinlikle inanan bir kalem tarafından sayfalara dökülüp kâğıtlardan yapılma bir gemiye dönüştürüldü ve zamanın denizlerine bırakıldı\n

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları