Özür Bildirisinin 'Kolektif Suç' ve 'Kaba Milliyetçilik' Çelişkileri

27 Ocak 2009 Salı

Sevgili okurlarım, insanların büyük çelişkilerinin kaynağında, akla, mantığa, toplumsal ya da tarihsel gerçeklere uymayan, kendi kimliklerine, kişiliklerine uygun olmayan davranışlarda bulunmak ya da sözler söylemek gibi eylemler yatar.

Ermeni kardeşlerimizden özür dileyen kampanya metnini imzalayanlar da böyle büyük iki çelişkinin içindeler.

Çünkü kampanya metni 1915 olaylarını hem tarihsel ve toplumsal bağlamından kopuk olarak hem de sadece Ermeniler açısından ele almış, böylece gerçeğin büyük bölümünü dışarıda bıraktığı için eksik, dolayısıyla tarihsel, siyasal ve ideolojik açılardan yanlış olmuş.

Bu nedenle imzacılar iki büyük çelişkinin kapanına yakalanmış:

Bildiri, ilk bakışta, “resmi milliyetçi söyleme karşı gibi görünmesine rağmen, hem kaba milliyetçilik hem de çağdışı olan kolektif sorumluluk, kolektif suç kavramı tuzaklarına düşmüş.

Oysa bildiriye imza atanların kendilerini milliyetçi olarak tanımladıklarını sanmıyorum.

Fark etmeden düştükleri tuzaktaki kolektif suç, kolektif sorumluluk kavramını ise benimsediklerini hiç zannetmiyorum.

***

Bildirinin birinci çelişkisi olan şoven milliyetçilik yaklaşımı aşikâr:

Bir millet için, bir başka milletten özür dileniyor.

Üstelik kendi payıma denilerek, özür bireyselleştirilmeye çalışılmış ama, bu kendi payıma deyişi, bir milletin yaptığı eyleme ilişkin özür olduğu için, bireyin kolektif sorumluluğuna gönderme yapmış ve ikinci çelişkiye, kolektif suç tuzağına düşülmesine yol açmış.

***

İkinci çelişki olankolektif sorumluluk, kolektif suç kavramı, bilindiği gibi Nazi Almanyasında ve Stalin Rusyasında doruğa çıkmış bir uygulamadır.

Naziler, işgal ettikleri ülkelerdeki herhangi bir direniş eylemi için tüm kasabayı cezalandırırlardı.

Stalin Rusyasında ise, bireyin işlediği bir suçtan dolayı tüm ailesi de cezalandırılırdı.

Bildiride, Osmanlı döneminde cereyan etmiş siyasal ve askeri bir olaydan dolayı, bireysel özür dilenerek bu kolektif sorumluluk kavramı bireysel düzeyde de kabul edilmiş oluyor.

***

Nitekim, bu temel çelişkilerin hemen farkına varanlar oldu:

Emre Aköz, 11 Aralık tarihinde Sabahta, adını koymadan eleştirdiği kolektif sorumluluk konusunda şöyle yazıyordu:

Eylem olarak zaten yapmadığım, fikren katılmadığım, bir nebze dahi olsa yararlanmadığım, gerçekleri az çok öğrendiğim günden beri rahatsızlık duyduğum bir konuda niye özür diliyorum?

Nuray Mert, 16 Aralıkta Radikalde, adını da koyduğu sığ ve kaba milliyetçilik konusunda şöyle diyordu:

Bir kere, milli veya etnik aidiyet adına, başka bir milletten özür dileme işi beni çok rahatsız ediyor.

Milletiyle övünmekle, milleti adına özür dilemek arasında, insanın kendini etnik aidiyetiyle tanımlaması açısından hiçbir fark yok.

***

Bu bildiriyi imzalayanlar 1915 yılında sürmekte olan Birinci Dünya Savaşından habersizler mi?

Rus ordularıyla birlikte Osmanlı topraklarını işgal eden Ermenileri bilmiyorlar mı?

Ele geçirdikleri yerlerde bağımsızlıklarını ilan eden ve Müslümanları camilere doldurup yakan Ermeni çetecileri hiç duymamışlar mı?

Milliyetçilik akımlarını destekleyerek Osmanlı İmparatorluğunu bölmeye, parçalamaya ve paylaşmaya çalışan Batının emperyalist tarihini de mi okumamışlar?

Sevri de mi bilmiyorlar, yoksa tasvip mi ediyorlar?

Günümüzde bile, 18, 19 ve 20nci yüzyıllardaki yaklaşımları sürdüren Batı ülkelerinin parlamentolarından soykırımı inkârı yasaklayan, cezalandıran yasaların geçtiğini görmüyorlar mı?

Düştükleri aşırı milliyetçilik ve kolektif suç tuzaklarını fark edemeyecek kadar sığ kişiler mi?

Hepsi mi dışardan yönetiliyor?

Hiç sanmıyorum.

Peki o zaman iki cümlede, iki kitaba bile sığdırılamayacak kadar çok tarihsel, siyasal ve ideolojik yanlışı barındıran bir bildiriyi niye imzalamışlar?

Onu da kendilerine sormak gerek!

[email protected]; www.kongar.org



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yeni anayasa tuzağı 19 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları