AKP’nin Japoncası…

30 Eylül 2015 Çarşamba

 “Medyayı dize getirmek için ilanlarını kesmeliyiz”, “Bunları batırmak lazım”…
Türkiye’deki bizlere çok aşina gelen bu sözler, Asya’nın en demokratik ve dünyanın en müreffeh ülkelerinden Japonya’da, iktidardaki Liberal Demokratik Parti’nin (LDP) gençlik kollarının üyelerine ait… Türkiye-Japonya Medya Forumu için bulunduğumuz Tokyo’da, Japon meslektaşlarımızdan hayretler içinde işitiyoruz. Güvenlikçi anlayışın tezahürleri dünyanın neresine gitseniz değişmiyor.

***

İsmine bakıp aldanmamalı, zira LDP ekonomide liberal ekolün başını çeken, tarihi nepotik ve kleptokratik uygulamalarla dolu, siyasette ise milliyetçi/muhafazakâr çizginin temsilcisi. Asya’da değişen güvenlik iklimi ve Çin’in askeri yükselişine karşı İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana ülkeyi selametle barış içinde yaşatıp ekonomik kalkınmayı sağlamış pasifist anayasaya yönelik son hamlesiyle büyük tartışma yaratmış vaziyette.

***

Japonya parlamentosu 19 Eylül’de Ulusal Güvenlik Yasası’nı yoğun protestolara rağmen LDP’nin meclis çoğunluğuyla çıkardı. Japonya’nın bölgesel güvenlikte yerini almasını arzu eden ABD’nin destek verdiği yasa; yakın müttefikler için ve ulusal güvenlik tehlike altına girdiğinde “minimal seviyede” askeri güç kullanımının yolunu açıyor. Sorun şu ki, yasa Japonların militarist heveslerinin bedelini nükleer bombayla ödedikten sonra yaptıkları anayasalarının savaşa başvurmayı tümden dışlayan 9. maddesindeki pasifizm ilkesine aykırı. LDP’nin olası değişikliği parlamentonun iki kanadında da onaylatıp halka üçte ikilik oranla kabul ettirmesi gerek. Ve bu imkânsız olduğundan bulduğu “katakulli”, parlamentodan uygulamayı değiştirecek yasa çıkarmak oldu.

***

Yasayı eleştiren gazeteler anayasaya aykırılık üzerinde duruyor. Geçmişte özsavunma güçleri silahsız biçimde yeniden inşa faaliyetleriyle sınırlı da olsa ABD’nin Irak’taki işgaline destek vermiş Japonya’nın yeni maceralara atılabileceğine, minimum güç gibi muğlak ifadelerin kötüye kullanılabileceğine dikkat çekiyorlar. Çin’le son yıllardaki gerilimler ayrı kaygı kaynağı. Tüm bunları dile getiren gazeteler ise hedef tahtasında.

***

Japonya’da medya hakikaten 4. kuvvet. 127 milyon nüfuslu ülkede günlük gazete tirajları 60-70 milyon. Medyanın özgürlüğü, halkın haber alma hakkı ve ifade özgürlüğü ise Japon anayasasının 21. maddesi ile garanti altında. Elbette siyasilerle sıkı fıkı olup nahoş haber ve yazılar yazmayan gazeteci türü burada da eksik değil.
Japon medyası Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün 2015 raporunda basın özgürlüğü açısından 180 ülke arasında 61’inci sırada. (Türkiye 149. sırada). Başbakan Şinzo Abe hükümeti son dönemde devlet sırlarını koruma yasasıyla medyaya sınırlama getirirken, silah ihracatına yönelik yasakları tümden kaldırdı. Ulusal Güvenlik Yasası gelinen son aşama.

***

Japonya dediğimiz G8 ve G20’nin önde gelen üyesi. Dünyanın üçüncü en büyük ekonomisi. Yüksek yaşam standartları, sosyal eşitlikle İnsani Gelişim Endeksi’nin en üst sıralarında. Son yönelimi ise Çin’le gelecekte olası savaş kaygıları yerli yerinde dururken soru işaretleri yaratıyor.
Basın özgürlüğünün yerinde yellerin estiği, demokratik seçim ve hükümet etme/uzlaşma mekanizmalarını işletemeyen, ülkenin kaderini etkileyecek bir çözüm sürecini çöpe atmış, komşusuna karşı vekâlet savaş yürüten ve askeri maceralara girişmesi olasılık dışı görünmeyen bir memleketten gelmiş gazeteciler olarak bizlere Japon meslektaşlarımızı teselli etmek kalıyor. Muhafazakârlar dünyanın her yerinde aynı galiba. Onların muhafazakârlıkları siyaseten elde ettikleri “cukkaları” muhafaza etmek gibi…
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD’de darbe tehdidi 7 Eylül 2018
Zaharçenko darbesi 5 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları