Arif Kızılyalın

Şampiyonları nasıl küstürürüz!

03 Ekim 2015 Cumartesi

Eczacıbaşı Spor Kulübü, önümüzdeki günlerde 50. yaşını kutlayacak; dile kolay tam yarım asrı geride bırakmışlar.
Bir ara basketbola merak sarsalar da kadın voleybolunun sesi olmuşlar.
Rahmetli Şakir Eczacıbaşı’nın çabaları ile şimdiki Kanyon alışveriş merkezinin yerinde bulunan ilaç fabrikası içindeki küçücük bir salonda başlayan spor tutkusu, sosyal sorumluluğun önüne geçip Türkiye’ye tarihinde görmediği (hatta diğer branşlarda göremeyeceği) başarılar kazandırmış.
Anımsarsınız geçen yıl, Eczacıbaşı Vitra’nın önce Avrupa Şampiyonlar Ligi şampiyonu oluşunu; ardından gittiği dünya kıtalararası şampiyonada birincilik kürsüsüne çıkışını.
Eğer Türkiye, kadınlarda dünya sıralamasında 7. sıraya oturmuş, Avrupa’da ise Rusya ve İtalya ile ilk üçü paylaşıyorsa bunda aslan payı, binlerce lisanslı sporcuyu Türk voleyboluna kazandıran Eczacıbaşı’nındır.
Peki, Türk sporunun bu denli parlak markası, ülkesinde hak ettiği ilgiyi görüyor mu?
Hayır.

Eczacı evinde kiracı!
Öncelikle şunu söylemekte yarar var ki, Türkiye Voleybol Federasyonu’nun, her yıl altyapıya ve (A) takıma milyonlarca lira harcayan Eczacıbaşı’na kuruşluk katkısı yok. Maçları naklen yayımlandığı için alması gereken naklen yayın payı bile ödenmiyor Eczacı’ya! Lisans, bonservis ve lig katılımı adı altında kesilen paralar da işin cabası! Hatta geçenlerde ilginç bir fatura gelmiş kulübe. Kendi sahalarında, kendi salonlarında oynadıkları maçlar için, “kira” türü bir para istemiş TVF. Konuyu Eczacıbaşı CEO’su Erdal Karamercan’la, kulübün “ağabeyi”i Sacit Basmacı’ya sordum; doğruladılar: “Vallahi, salon bizim fabrikanın içinde, su parası, ısıtma parası, elektriği, güvenliği biz karşılıyoruz, bilet parası gelirimiz zaten yok, seyirci gelsin diye insanların gözünün içine bakıyoruz, sonra da kendi evimizde kira ödüyoruz” dediler. Sanırım, spor kültürleri ve Eczacıbaşı geleneği, daha sert konuşmalarına engeldi, bu kadarına dilleri vardı!
Evet, dünyanın hangi ülkesine giderseniz gidin, Eczacıbaşı, Vakıfbank gibi, Fenerbahçe gibi, kulüpler ödüllendirilir, ama bizde tersi oluyor...
En iyisi, “Hiçbir başarı cezasız kalmaz” diye bilinen beylik sözü yineleyip meseleyi spor bakanı Akif Çağatay Kılıç beyefendinin önüne koyalım. O karar versin, Eczacı ve onun gibi kulüpler ödüllendirilmeli mi, yoksa cezalandırılıp küstürülmeli mi?
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ekmek yoksa ıstakoz ye! 17 Nisan 2024
Kimin bayramı? 10 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları