Tramvay faşizm durağında…

03 Ekim 2015 Cumartesi

Tramvayın son durağı”… “demokrasinin son durağı” diye çok yazdık.
Ama “Ahmet Hakan olayı”, artık bildiğiniz “faşizmin ilk durağı”.
Faşizm tam çünkü böyle başlar.
“Hürriyet”in iki kez üst üste saldırı yaşadığı eylül başında da bunu söylemiş ve eklemiştim:
İtalya’da, yani faşizmin icat olduğu topraklarda; Mussolininin rejimi dönüştürmek için başvurduğu birinci dereceden işlevsel araç, ‘squadracce’ adı verilen ‘kaba güç grupları’ydı…
Duçe”, bundan yüzyıl önce, 1920’ler başında İtalya’daki rejimi istediği kıvama böyle getirdi…
Basın yayın organlarını denetimine aldı; beğenmediği, istemediği gazetecileri, yazarları işten attırdı, sürgüne gönderdi, onları doğrudan (Bkz. Gramsci) zindanlarda çürüttü.
Mesajı almamakta diretenler için de “squadracce” tabir edilen “çeteleri” devreye soktu.

Dönüm noktası
Genelde “geceleri” eylem yapan bu kabadayı çetelerin görevi; sözle yola gelmeyen “muhalifleri”, tam işte “sinek gibi ezmekti”…
Mussolini ülkede bilenmekte olan kutuplaşmanın üzerine bu “şiddet ve gözdağı ortamını” köpürterek ve bir orkestra şefi gibi adeta yöneterek gitti.
Taraftarları bir arada tutmak ve muhalifleri “ezmek / bertaraf etmek” için muhbirlik, ihbarcılık dahil her yol mubah sayıldı. Gerisini, “durumdan vazife çıkaran” ve muhalefet partilerinin binaları ile gazetelerin merkezlerini gruplar halinde basan “çetelerin” fiziki şiddeti tamamlıyordu.
Şiddetin doruk noktası; Giacomo Matteotti isimli ünlü bir antifaşist siyasetçi ve gazetecinin kaçırılıp öldürülmesi oldu.
Matteotti’nin suçu, İtalya’nın 6 Nisan 1924 seçimindeki üçkâğıtları deşifre etmek ve göz önüne sermek olmuştu.
Şef”e tam sadakatle bağlı milis-çeteler; bunun akabinde Matteotti’yi dövdüler ve sonra öldürdüler.
Bu, İtalya’da rejimin değiştiği ve artık doludizgin faşizme geçildiğinin resmiydi.
Devlet başkanı” konumundaki Kral, generaller, yargı ve devlet aparatusu artık Mussolini ile aynı doğrultuda hizalandıklarından, şiddete seyirci kalıyor; korku, terörün ülkeyi teslim almasına açık çek çıkarıyorlardı.
Haklar” ve “hukuk” çalışmaz olmuştu.
Mussolini, ‘20’ler başındaki “çok partili sistemi”, bu hodri meydan “şiddet” ve “hukuksuzluğa” yeşil ışık yakan iklimde yok etti. Ardından “faşist parti” ve Mussolini’ye “muhalefet”, açık biçimde “yasadışı” ilan edildi.
Mussolini’den ilham aldığı bu yöntemleri Hitler derken Almanya’da, daha da “sistemli” ve “vahşi” şekliyle devreye soktu.

‘Çığ etkisi’ ve sessizlik
Faşizm bu nedenle her şeyden önce işte bu “iklim”dir.
Faşizmin yapıtaşı olan bu iklim bir kez yaratılmaya ve yayılmaya görsün; arkasını durdurmak güçleşir…
Güce başvuranlar zirvede çünkü artık “iktidar” tarafından sonuna dek korunduklarını düşünürler. Muktedirin kendilerinden yana olduğunu, muhalefet konumunda bulunanların da başvuracak mercileri olmadığını bilirler.
Faşizmin tayfaları kendilerini “dokunulmaz” hissettiklerinden, şiddet zamanla “çığ etkisi” ile katlanır.
Çaresiz bir sessizlik ve teslimiyet ülkeyi devralır.
İtalya bu ürkütücü sessizliğe “20 yıl” boyunca mahkûm oldu ve “şiddet ikliminden” bir dünya savaşı ile çıkabildi.
Frenleri boşalan tramvayı biz de 1 Kasım’da durduramazsak; içinden çıkılmaz badirelere ve uzun yıllara mal olan bir zifiri karanlığa gömülebiliriz.
1 Kasım seçimleri son şans.
Ahmet Hakan ve Hürriyet ailesine bir kez daha geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum.
Ama ağız dolusu “geçmiş olsun” diyebilmek için 1 Kasım’ı geride bırakmak gerekiyor.
Geri dönülmez “teslimiyet noktasına” gelmeden, “ses”inize ve “oy”unuza sahip çıkın.
Hep birlikte, bu “iklimi yaratanları”… 7 Haziran’dan beter düş kırıklığına mahkûm edelim.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları