Kazalar, seçimler...

04 Ekim 2015 Pazar

Sevgili,
Uzatılmış tatili sırasında meydana gelen trafik kazalarında yine yüzü aşkın insanımızın öldüğü geçen Kurban bayramı ertesinde, politikacı akademisyen Burhan Kuzu, sosyal medyada şöyle bir ileti yayımlamış:
- Bu bayram tatilinde, trafik kazaları rekor kırdı. Oysa biz yolları duble yaptık. Demek ki, tedbirsizlik had safhada.
Gerçekten de bayramda trafik kazalarında meydana gelen ölüm, artık herkesin Türkiye’nin bir numaralı sorunu olarak kabul ettiği terörü bile solladı.
Bir zamanlar, her bayram ertesinde şöyle bilançolar çıkarılırdı:
“Trafik canavarı bu bayramda da .... can aldı.”
Zamanla trafikte ölümler haber olmaktan çıktı. Dökümlerin verilmemesi kaza ve ölümlerin olmaması anlamını taşımıyor tabii ki.
Benim bu haberlerde en fazla takıldığım nokta “trafik canavarı” deyişiydi.
Sanki bizlerden ayrı bir canavar vardı ve ölümlere o yol açıyordu.
Her mazarratta durum aynıydı. Her şerrin bir canavarı vardı.
Tabii ki, yoktu böyle bir şey, her mazarratın failleri bizler, yani hepimizin içinde olduğu bu “Necip Millet”ti.

***

Neyse Sayın Kuzu, böyle canavardan falan söz etmeyip olayı tedbirsizliğe bağlıyor.
Tabii, bu da şu soruyu ortadan kaldırmıyor:
- Nasıl oluyor da, tedbirsizlik, başkalarında değil de hep bizde had safhada oluyor?
Sanırım bu soruyla meselenin özüne daha yaklaşmış oluyoruz.
Gerçekten de kazayı kader olarak gören bir toplumda, tedbirsizliğin had safhada olması kaçınılmazdır. Çünkü kadere karşı önlem alınamaz. Kaderde sebep-sonuç ilişkisi yoktur ki, bir sonuç olan kaza, nedenleri ortadan kaldırılarak önlenebilsin.
O zaman da önlem almak yerine, meşrebine göre, “Allah Kerim!” ya da “bi şiy olmaz abi!” der geçersin.
Demek ki, bizde tedbirsizliğin had safhada olmasının nedeni toplumca sebep-sonuç ilişkisini reddetmemizdir.
Bir ülkede insanlar toplu halde sebep sonuç ilişkisini reddetti mi, bu davranış biçimi kişisel ya da toplumsal yaşamın her alanına yansır.
Diyeceğim o ki, “Necip Millet”, direksiyonda iken ne ise seçim sandığı başındayken de odur.
Direksiyona geçince kaza kader diyenler, sandık başına gittiklerinde bu iktidar, bu yolsuzluk, bu baskı, bu zulüm kader değil diyemez ve ona uygun davranamazlar.

***

Amacım, belirli bir iktidarı, belirli seçimleri, belirli seçmen gruplarını eleştirmek değil. Hele hele seçmeni ta’n eylemek (kötülemek, hor görmek) hiç değil.
Yalnızca bir hususu belirtmek istiyorum ki o da şudur: Eğer araç başına trafik kaza oranımız bu kadar yüksek olmayıp başka türlü olsaydı, ülkeyi yöneten siyasi kadro da bu değil, bir başkası olurdu.
Bu bir eleştiri değil, gözlemdir.
Bir birey ya da ulus direksiyonda ne kadar tedbirli, akıllı, sebep-sonuç ilişkisini irdeleyen bir tutum içindeyse, sandık başında da aynen öyledir.
İnsanları, direksiyon başından kalkıp oy sandığına gittikleri süre içinde değiştirecek sihirli bir formül yoktur.
Bu gerçek Türk için de geçerlidir, Fransız için de, İngiliz içinde, Rus ve Amerikalı için de.
Sözün özü Burhan Kuzu Hoca’ya diyeceğim şu:
- Hocam bu insanlarda tedbirsizlik bu kadar had safhada olmasa, hiçbirimiz bugün bulunduğumuz yerlerde olamazdık.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları