CHP-2: Gerçek demokrasi

06 Ekim 2015 Salı

Batı demokrasilerinde görülen partiler yelpazesi Türkiye’de hâlâ yerine tam oturmamıştır:
Partilerin sınıfsal ittifakları, çağdaş toplumlarda görülen sermaye sınıfı-işçi sınıfı bağlamında pek bir anlam ifade etmez...
Çünkü Cumhuriyetin kuruluşundan beri çok yol alınmış olmasına karşın, Türkiye’nin sınıfsal yapısı, hem sermaye hem de işçi sınıfları açısından çağdaş demokrasilerde gördüğümüzün çok gerisinde kalmıştır.

***

Sovyetler Birliği’nin çökmesinden sonra Küreselleşen dünyada, ABD’nin (Huntington’un ağzından) pompaladığı kimlik siyaseti, dinci ve milliyetçi yaklaşımlarla sınıf bilincini bastırmıştır.
Sınıfsal bağları zaten kurulamamış olan ülkemizdeki siyasal partiler, böylece, sermaye sınıfı ve işçi sınıfı gibi “sınıfların” değil, Türk, Kürt, Alevi, Sünni gibi etnik ve dini kimliklerin yansımaları olarak algılanmaya başlamıştır!

***

Elbette bu oluşumda, ülkeyi 13 yıldır yöneten AKP’nin Sünni mezhepçilik üzerine inşa edilmiş olan politikası da çok etkili olmuştur.
Bu konuda, iç ve dış güçler birbirini desteklemişlerdir:
ABD’nin sınıf bilinci yerine getirdiği küresel dinci ve milliyetçi yaklaşım ile Radikal İslam Terörü’ne karşı geliştirmeye çalıştığı ve şimdi iflas etmiş bulunan Ilımlı İslam stratejisi, içerde AKP tarafından Sünni mezhepçilikle desteklemiş ve Türkiye’de siyaset iyice kimlik siyaseti haline gelmiştir.
Demokrasinin altını oyan bu genel kimlik siyasetinin gelişmesinde, PKK terörünün Kürt kimliği üzerinden ortaya çıkması da çok büyük bir etken olmuştur:
PKK saldırısına karşı tepki olarak Türk milliyetçiliği güç kazanmış ve yanlış olarak Sünnilik de, güya birleştirici bir çare gibi görüldüğünden, iktidar tarafından devreye sokularak desteklenmiştir!

***

Bütün bu oluşumların sonunda Türkiye’de politika adeta bir kimlik kavgasına dönüşmüş, aşırı milliyetçi ve dinci yaklaşımlar demokrasinin altını iyice oymaya başlamıştır:
AKP Sünni Türklerin (Mezhepçilerin?)...
HDP Kürtlerin (Kürtçülerin?)...
MHP Türklerin (Türkçülerin?)...
Partileri olarak algılanmaktadır.

***

Başta AKP olmak üzere, bu yapı içine CHP’yi de çekmek, onu da kendilerine benzeterek güç kazanmak isteyenler:
CHP’ye de, Alevilik (Mezhepçilik) ve biraz da Kürtlük (Kürtçülük) tuzağı kurmuşlar...
Mezhep ve milliyet üzerinden saldırılarda, suçlamalarda bulunmuş, polemikler başlatmışlar...
Ama Kılıçdaroğlu ve parti örgütü demokrasiyi içselleştirmiş olduğu için, başarılı olamamışlardır.

***

Bugün Türkiye’de din, mezhep, ırk ve milliyet ayrımı yapmadan, sosyal demokrasinin evrensel ilkeleri çerçevesinde herkesi kapsayan ve gerçekten demokrasiye bağlı olan tek parti CHP’dir.
1 Kasım’da bütün demokratik güçlerin CHP’yi desteklemesi, ülkemizdeki demokratik rejimi güçlendirecektir!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları