Öztin Akgüç

Krizden Çıkış Reçetesi

31 Ocak 2009 Cumartesi

Bazı ünlü Batılı ekonomistlerin ve onların yerli tilmizlerinin sunduğu gibi, on adımda, on iki adımda krizden çıkış reçetesi verebilecek yeteneğe ve bilgiye sahip değilim. Kopya çekerek şöyle bir reçete yazayım:

KDV oranları düşürülsün. Cansuyu kredisi en az 10 milyar USDye yükseltilsin. Faizler birkaç puan daha indirilsin. Sosyal sigorta primleri indirimli ve geç ödensin. Devlet özel kesim borçlarının bir bölümünü üstlensin, ödeme garantisi versin. Özelleştirme hızlandırılsın, ne kaldıysa satılsın. IMF ile bir an önce anlaşma yapılsın, kredi limiti en az 40 milyar USDye yükseltilsin. Sağlık ödemeleri azaltılsın. Bütçede faiz dışı fazla arttırılsın. Özel kesim teşvikleri genişletilsin”. İşte size on kısa adımda krizden çıkış reçetesi(1). Alaysılamalı gibi gelebilir ama, sermaye ve sözcülerinin krizden çıkış paketinin içeriği, öneriler aşağı yukarı bu yönde.

***

Bu tür öneriler, uygulamalar gerçekte, bizim gibi ekonomilerde kısırdöngülerdir. İçinden çıkılmasını daha zorlaştırır, maliyetini arttırır, gelecekte yaşanacak bunalımların da tohumlarını atar. Önlem alsanız da almasanız da krizin etkisi zamanla azalır, krizden çıkılır ya da çıkılıyor, çıkıldı izlenimi edinilir. Burada önemli olan krizin maliyetini azaltmaktır. Önlemler, paketler daha çok krizin maliyetinin kimler tarafından taşınacağı üzerinde yoğunlaşır. Çalışanlar, özellikle ülkemizde Krizin yükünü taşımayacağızdiye bağırsalar, demeçler verseler de krizin yükünü ekonomik açıdan güçsüz olanlar çekmeye başlamışlardır ve çekeceklerdir. İşsizlik oranının artması, işletmelerin tasarruf önlemleri arasında işçi çıkarmaları, reel ücretlerde düşüş, işçilerin düşük ücretlerle çalışmaya razı olmaları, krizin yükünün kimler tarafından taşındığının göstergeleridir. Devlet tarafından şirket ve banka kurtarılmasının da bedelini büyük ölçüde emekçiler ödemektedir. Vergi gelirlerinin önemli bir bölümünü emekçiler ödediğine göre, sonuçta emekçinin vergisiyle sermayedarlar, büyük şirket, banka sahipleri, yöneticileri kurtarılmaktadır.

Sermaye, zaman zaman övündüğü gibi krizin yükünü çekmez, iktidarda bulunmanın gücünü de kullanarak, krizi fırsata dönüştürür. Krizde yükü emekçinin üstüne yıkmakla kalmaz, ucuzlayan taşınmazların, küçük işletmelerin üstüne de oturur; ucuza kapatır. Büyük sermaye krizde, kriz sonrasında daha da güçlenir, tekelci olma gücünü arttırır. Paketler, sonuçta sermaye lehinedir; yapılan sermayeyi kurtarma, güçlendirme operasyonudur.

***

Yazıya başlarken, alaysılamalı bir şekilde yazmaya çalıştığım öneri paketinin, ülkenin geneli açısından bir yararı yoktur. Krizin, bir yarar sağlaması, fırsat yaratması için gerçeklerin görülmesi gerekir. O gerçek de bu tür reçetelerle krizden çıkılamayacağıdır. Türkiye, 1930 krizinden önemli bir sonuç çıkarmış, özel sektör teşvik edilerek kalkınmanın gerçekleşmeyeceği gerçeğini görmüş, politika değişikliği yapmıştır. Sanayi planları hazırlamış, KİTler eliyle planların gerçekleştirilmesi girişimini başlatmıştır. Bu dönemde II. Dünya Savaşına değin yıllık ortalama yüzde 6nın üstünde büyüme gerçekleştirmiştir. Ekonomi tarihçisi S. Kuznetsin ayrımıyla ekonomi, kalkış (take off) aşamasına girmiştir.

Türkiyenin bu kriz karşısında da politika, hatta sistem değişikliği yapması gerekir. Gerçek çıkışın nerede olduğu bilinmekle beraber politika, sistem değişikliğini halkımızın bu aşamada benimsemesi olanaklı gibi görülmemektedir. Kaldı ki benimsese dahi, değişen politikaları yürütebilecek kadroların varlığı da kuşkuludur.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları