Öldürülmenin Sakıncası Yok...

08 Ekim 2015 Perşembe

Geçmişin ünlü sözlerinden biri de “Devlet alacağına şahin, vereceğine kuzgun gibidir” idi.
Ama bu devlet gücünün bugünkü gibi kötüye kullanılışını değil, bürokratların Hazine’ye sahip çıkışlarını özetleyen bir sözdü.
Geldiğimiz süreçte devlet gücü öylesine ayrımcı biçimde kullanılır oldu ki yandaşlar için devletin ne şahinliği kaldı ne de kuzgunluğu.
Devlet kavramı artık sadece yürütmeyi ve dolayısıyla iktidar partisini içerdiği için kurgulanan yasaları uygulayanlar da etki altında kalıyor.
Yargı, vatandaşı koruması gerekirken devleti dolayısıyla da siyasal iktidarı korumak gibi bir görev üstlenmiş görüntüsü veriyor.

***

Kimi yasalarda “gecikmesinde sakınca bulunan hal” tanımı yer alıyor.
Örneğin Basın Yasası’nda yurtdışında basılmış gazete, dergi ve kitapların belirli suçların işlenmiş olduğu yolundaki kuvvetli delil bulunması halinde sulh ceza hâkimliğince verilecek kararla yasaklanabileceği belirtiliyor. Ama “Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde” Cumhuriyet başsavcılığının kararı yeterli oluyor.
En kabadayısı 1000 okura ulaşabilecek yayınların 78 milyonluk ülkede yaratacağı “sakıncanın” önemini anlamak kolay olmuyor.
Aynı tanım, Ceza Muhakemesi Yasası’nda da yer alıyor.
“Yakalama ve Gözaltı” bölümünde şu kural var.
“Kolluk görevlileri, hâkim kararı veya yakalama emri düzenlenmesini gerektiren ve gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısına veya amirlerine derhal başvurma olanağı bulunmadığı takdirde, yakalama yetkisine sahiptirler.”
“Hal” sözcüğünün kapsamı açıkça belirtilmediği için ucu açık, istenildiği gibi uygulanacak bir yetki söz konusu.
Şunu da ekleyeyim. Son dönemde “Cumhurbaşkanına hakaret” iddialarının soruşturulması evresi de “gecikmesinde sakınca bulunan hal” kapsamında sayılıyor.

***

“Gecikmesinde sakınca bulunan hal” kapsamına, bir insanın öteki haklarını da kullanabilmesine olanak sağlayan “kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” ve dolayısıyla “yaşama hakkını elinden alacak haller” girmiyor.
Doğrudan ifade özgürlüğünü ilgilendirdiği için ad vermiyorum. Bir gazeteci, kendisini düşman belleyen meslektaşları ve siyasetçiler tarafından hedef gösterilmekle kalmıyor, ölüm tehdidi de alıyor.
Gazeteci yakın koruma isteğinde bulunuyor. Durumu “gecikmesinde sakınca bulunan hal” sayılmadığı için vali ya da emniyet müdürü yetkisi olmadığından karar veremiyor. Başvuru yılda bir kez mart ayında toplanan komisyona havale ediliyor ve gazeteci 17’nci günde saldırıya uğruyor. Deniyor ki “Saldırıya uğradığı sırada haber verseydi. Kendisine çağrı üzerine koruma vermiştik.”
Uygulama yalnız gazeteciler için değil, tehdit altındaki kadınlar için de böyle...

***

Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde kolluk görevlileri yakalıyor ama bir yurttaşın yaşamı söz konusu olduğunda koruyamıyor. Korumak bir yana başına namlusuna mermi sürülmüş silah dayıyor.
Çünkü birilerinden yana değilseniz yaşamınızın önemi yok!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları