Ergenekon dersleri...

10 Ekim 2015 Cumartesi

Sol yelpazede, insan hakları, hukuk devleti, demokrasi, sendikal haklar savunuculuğu çerçevesinde, geçmişte pek çok duruşu, eylemi, görüşü paylaştığımız dostlarla Erdoğan iktidarları icraatları ile başlayan ayrışmalar, en çok AKP’nin 12 Eylül referandumu, sözde askeri darbeler karşıtı geçmişle hesaplaşma, Ergenekon yargılamaları çerçevesinde akla  kara sayılabilecek boyutlarda ayrıştı. Şimdilerde en çok da söz konusu gündemli gelişmeler, en çok da iktidarlarının
21. yüzyıl otoriterliğine yürümesi yolundaki ortak kaygılarda buluşmak sevindirici.
Dünya çapında evrensel değerler, ilke ve standartlardan kopmada, yine Batı’nın, emperyal, liberal dünyasından beslenen kavram kargaşası, algı saptırmalarının katkılarını, algı çarpıtmalarını hafife almadan, ülkemize yönelik ağır bedelleri nedeniyle, özeleştiri yapmayı başaran dostlarla, bugünkü olumsuz gelişte katkıları nedeniyle sorgulama yapmayı zayıflık görenleri ayırmak isterim. En çok da Cumhuriyet değerleri, kazanımları, Atatürk devrimlerini savunanların toptancı “diktatörlükle” damgalanmaları gibi hafifliğin hoşgörülmemesi yanlısıyım.
Kuşkusuz Cumhuriyet tarihimizde, hele de çoğu sağ-liberal kimlikli, güçlü emperyal devletlerin dayattıkları projelerin peşinde siyasi iktidarlarımızın, tek partili dönem de içinde olmak üzere, insan hakları, hukuk devleti, demokrasi, gerçek laiklik, Atatürk devrimleri ilkeleri karşıtı icraatlarında, siyasetin kirli çıkarlarla özdeşleşmesi ile doğru orantılı; halkın canını yakan sayılamayacak kadar çok icraatları söz konusudur. Tarihimizin insan hakları, hukuk devleti, demokrasi ile çelişen, suç içeren iktidar icraatlarıyla askeri sivil ayrımı yapmaksızın hesaplaşabilmek barış içinde uygar bir yaşam düzenine geçebilmenin olmazsa olmaz önkoşuludur... Tarihimizle, aslında siyasal iktidarların eseri diktatörlüklerle, askeri darbelerle hesaplaşmadan yola çıkılıp 21. yüzyılın sivil, siyasal İslamcı kimlikli diktatörlüğünün kuruluşunun taşlarının örülmesine katkıda bulunmamak koşulu ile...

***

Toplumu güdülemede, askeri darbeler hukukundan çok daha kirli, acımasız kullanılmış, sivil darbe hukukunda, acımasız senaryolar, suç, sahtecilik belgeleriyle, çok etkili kullanılan Ergenekon davası yargılamasında bugün gelinen noktada ortalığa saçılan gerçeklerden anlamlı sonuçlar çıkarabileceğimize inanmak istiyorum... Yargıtay’ın bu kumpas olduğu kanıtlanmış temyiz duruşmasında, eski Genelkurmay Başkanı Başbuğ’un savunmasının kimi satırbaşlarının altı çizilmeli.. “Ergenekon iddianamesinin savcıları bir düşman ülkenin savcısı kadar adil olamadılar. Adil yargılanmalarını sağlamak sorumluluğumuzdur. Balyoz, TSK’ye vurulan büyük darbedir. Tarih bunu en büyük ihanet olarak yazacak. 23 Temmuz 2010’da 102 subay için yakalama çıktı. Güle gidip, kararın uygulanmasına izin vermeyeceğimi söyledim. Askerlerime ‘polis gelirse içeri sokmayın. Zorlarlarsa onlarla çatışın’ emrini verdim. Atatürk’ün ordusuna ihanet edildi. Bush yönetimi TSK’ye oynanan kirli oyunu destekledi. Cemaat, işlenen hukuk cinayetinin failidir. Siyasi iktidar da onlara destek vermiştir...”
12 Eylül referandumu ile iktidarlarına teslim edilmiş yargı, sivil darbe hukuksuzluklarıyla gasp edilmiş hukukun, insan hakları ihlalleri, ödetilen bedellerin geri dönüşü yok.. O günlerdeki tartışmalarımızda, canlı yayınlarda bu çok ağır hukuk, insan hakları katliamlarının savunuculuğunda diretenlerin ülkemiz adına ödenen ağır bedellerle orantılı özeleştiri yapmaktan çok uzakta durdukları ortada... Şimdilerde İktidarlarının sivil diktatoryal yürüyüşlerindeki sınır tanımazlıklarından yakınmaları yetmez... Ergenekon yargılamasındaki haksızlık, hukuksuzluk, suçlarda emek vermiş bir savunma avukatının altını çizdiği bir başka gerçeği atlamayalım... Malatya katliamı, Danıştay cinayeti, Hrant Dink cinayeti yargılamalarının Ergenekon davası ile birleştirilmesindeki en kirli siyasi amacı atlama lüksümüz yok. İktidarlarının sorumluluğunda azmettirenleri değil sadece, tetikçileri de, davanın çökmesi ile serbest kaldılar. Bu en büyük kirli siyasal tuzağın suçlularıyla bile hesaplaşmayacak mıyız?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bugün 23 Nisan... 23 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları