Devlet Yok!

13 Ekim 2015 Salı

Eskiden “cumhurreisi” denilirdi. Sonra “cumhurbaşkanı” denildi. Kimdir “cumhurbaşkanı?” “Cumhur = halk” olduğuna göre “halkın başkanı” değil mi? Görevi, “başkanı” olduğu “halkının” güvenliğini sağlamaktır. Ama halkından -şimdilik- 97 kişi, bir anda öldürülüyorsa, o “halkını” korumaktan “aciz” bir “başkan” değil midir?
“Devletin başı”, halkının kadar, ülkenin güvenliği ve çıkarlarını da korumakla sorumludur. O “hükümetin başı” değil, “halkın” ve “devletin” başıdır. Bırakın “halkını” korumasını, “ödü patladığı” için sokaklarda, koruma ordusu ile dolaşmıyor mu? Bir yere giderken, yollarda trafik kesilip polis ek önlemler almıyor mu?
Özel zırhlı araçlarına ek olarak, “jammer” denilen araçlarla geçtiği yörelerde tüm haberleşmeler engellenmiyor mu? Ankara hava trafiği, eskiden Atatürk Orman Çiftliği üzerinden geçerken, bu trafiğin yönü de değiştirilmedi mi? Eşi, bir koruma mangası ile Belçika’da bile mağaza kapatmıyor mu?
Ödü patlayan bir “halkın başı”, halkının güvenliğini koruyabilir mi? Halkın “atası” olan Mustafa Kemal Atatürk’ün bir motosikletin sepetinde, hiçbir koruma olmadan Ulus’ta dolaştığını anımsayalım!

***

17. yüzyılda yaşayan, “kanun benim” diyen Fransa Kralı XIV. Louis’den ne farkı var? “Ülkemizin huzuruna kasteden bu menfur saldırıyı şiddetle kınıyorum!” demiş… Kınama yerine, kına yaksaydı daha anlamlı olurdu… Alanlarda, TV’lerde nutuk atma sevdalısı, yalnızca yazılı “kınamada” bulunmuş!
Herhalde “halkının” huzuruna çıkacak yüzü kalmamış olmalı ki yazılı açıklamayla yetiniyor. Acaba her gün aynaya bakıp yüzünün var olup olmadığını kontrol ediyor mudur? Herhalde “ayıp” sözcüğünün önüne bir “k” harfi koyarak güne başlıyor olmalı!

***

17 Ocak 2014’te bu köşede şu sözlerine yer vermiştik: “Haşhaşiler denilen gözü dönmüş bir gizli örgütün devlet bünyesini nasıl esir almaya çalıştığını, gerektiğinde düşmanlarla nasıl işbirliğine gittiğini, asırlar önce millet olarak yaşadık ve gördük. Devlet, bu sinsi virüslere, sızıntılara asla geçit vermez…”
Pohpohlanıp “Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) de başı yapıldıktan sonra Libya, Mısır, Suriye, Irak’ta kan gövdeyi götürmedi mi? Bırakın İsrail’i, BOP’un başı olarak bu ülkelere küsmedi mi? Kardeşi Suriye “cumhurbaşkanını” bir iç savaşa itip yasal yönetime karşı MİT TIR’ları ile silah göndermedi mi? Yaratılan IŞİD ne yaptı? 12. yüzyılda İran’da Hasan Sabbah’ın “Haşhaşilerin” intihar saldırıları gibi, Irak ve Suriye’den sonra şimdi de Türkiye’de canlı bombalarla intihar saldırıları yapmıyor mu?
5 Haziran’da Diyarbakır’da 5 ölü, 20 Temmuz’da Suruç’ta 34 ölü ve 10 Ekim’de Ankara’da -şimdilik- 97 ölü yaratılmadı mı? Diyarbakır ve Suruç’ta hedef, yerel Kürt halkı idi. Ankara’da da “Emek, barış, demokrasi” buluşmasında HDP’liler bu tarafa diye bağırılıp bombalara hedef yapılmadılar mı?
IŞİD’in amacı ne? Türkiye’de bir kardeş kavgası yaratıp iç savaş çıkarmak, doğacak siyasal boşluktan yararlanıp at oynatmak değil mi?

***

Ahmet Tan’ın pazar günkü yazısının başlığı “Darbe teşebbüsü – 10.10.10” idi… Benim kuşağım “555K” parolasını bilir! Dönemin diktatör Başbakanı Adnan Menderes’e karşı gösteri kararlaştırılmıştı.
“555K”nin açılışı, “5 Mayıs’ta saat 5’te Kızılay’da buluşalım” demekti. Paroladan habersiz olan Menderes, Kızılay’dan geçerken tartaklandı. O olay, Menderes’in sonunun başlangıcı olmuştu!
Şimdi gündemde bunun iki katı olan “10.10.10G” var. Açılmışı: “10 Ekim’de saat 10’da Gar’da” Bombalar masum insanları öldürdü… Bu olaydan sonra “halkın başı” değil kınamak, istifa etmelidir. Hemen yeni bir “cumhurun başı” seçilerek, ülkeye huzur, güvenlik getirilmelidir…
Bir Açıklama!
“Aspendos ve Ötekiler!” dizisini bilinen nedenlerle erteledim…  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları