Çellonun büyülü tınısı

14 Ekim 2015 Çarşamba

Geçen hafta Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall konserleri bir solo viyolonsel dinletisiyle açıldı. Başlangıç konseri için oldukça iddialı bir programdı: Dünyanın en ünlü çellistlerinden Daniel Müller-Schott, Bach ve Britten’ın eşliksiz süitlerini çaldı.

Viyolonsel (çello), orkestra ailesindeki en etkileyici çalgılardan birisi, yaylı çalgıların dokunaklı tenor sesini yansıtan üyesidir.
Orkestra çalgısı olduğu kadar solo çalgı veya oda müziği üyesi olarak da etkinliğini korur.
Geçen hafta Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall konserleri bir solo viyolonsel dinletisiyle açıldı. Başlangıç konseri için oldukça iddialı bir programdı: Dünyanın en ünlü çellistlerinden Daniel Müller-Schott, Bach ve Britten’ın eşliksiz süitlerini çaldı. Salonda çıt çıkarmadan dinleyen kitlenin konsantrasyonu dikkat çekiciydi. Bir başka dikkat çekici olay da son yıllarda ülkemizin göğsünü kabartan nice çellisti yetiştiren Dilbağ Tokay’ın bu konsere bir dolu öğrencisiyle gelmesiydi. Müzik öğrencilerinin konserleri dinlemesi, ünlü solistleri izlemesi başlı başına bir eğitimdir. Dilbağ ile ülkemizdeki viyolonsel eğitimi ve kendi yetiştirdiği öğrenciler üstüne konuştum:
“Ülkemizin yaylı çalgılar alanında yetiştirdiği değerli ustalardan Muhiddin Sadak, Edip Sezen, Feyha Talay, Ali Doğan, Doğan Cangal, Nusret Kayar ve benim de hocam olan Reşit Erzin gibi önceki kuşağımızın önemli viyolonselcileri, viyolonsel ekolünü yaratmış çok değerli sanatçılarımız. Günümüze gelirken Efe Baltacıgil ve 2011 yılında talihsiz bir şekilde kaybettiğimiz Benyamin Sönmez ile başlayan, ardından benim de öğrencilerimin aralarında bulunduğu, genç kuşak viyolonselcilerin başarıları ise uluslararası arenada göze çarpmakta.
MSGSÜ Devlet Konservatuvarı’nda hocalığa başladığımdan beri, mezun ettiğim öğrencilerin tümü, şu an eğitimlerine yurtdışında devam etmekte. Dorukhan Doruk halen Norveç Müzik Akademisi’nde Truls Mark ile eğitmine devam ediyor. Botan Özsan Almanya’da “Folkwang Güzel Sanatlar Üniversitesi”nde; Nil Kocamangil Paris’te CNSM’de, Emirhan Tunca Amerika’da New York Universitesi Steinhardt Akademi’de, Marion Feldman ile çalışmakta. Bu sene mezun olan öğrencilerimden Poyraz Baltacıgil, çellist Jean-Guihen Queyras ile çalışmak üzere Freiburg’a ve Gülce Sucular ise Larissa Groeneveld ile çalışmak üzere Hollanda’ya gitti. Her birisi bir yandan da solist ve oda müzikçisi olarak Türkiye’nin ve dünyanın çeşitli sahnelerinde yer alıyorlar. Onlarla konserlere gidiyoruz. Hoca-öğrenci birlikte gidilen konserlerin, onların gelişimi üzerinde büyük etkisi olduğunu düşünüyorum. Müzik paylaşımımız derslerle sınırlı kalmıyor. Ayrıca yazın katıldığımız masterclass’larla da yetinmeyip, ulusal ve uluslararası yarışmalara giderek motivasyonumuzu pekiştirmeye çalışıyoruz.
On seneyi aşkındır öğrencilerimle birlikte Ayvalık Uluslararası Müzik Akademisi’ndeki masterclass’lara katılıyoruz. Yarışmalara giderken de onların yanında oluyorum. Tek soliste, yıldız yaratmaya kilitlenmiyor; onların takım olmasının, BİZ’in içinde biricik hissedebilmelerinin peşine düşüyorum.
Konservatuvarlarımızda tam zamanlı yaylı çalgılar eğitimi 5. sınıfta başlıyor ve üniversite mezuniyetine dek 12 yılda tamamlanıyor. Mesleğe başladığım günden bugüne en büyük dileğim, bir müzisyenin ne kadar zorlu ve uzun bir eğitim sürecinden geçtiğinin bilinmesi, sahip olduğu mesleğiyle değerini hissettiği bir ülkede yaşamasının hayal olmaktan çıkması.  

MSGSÜ Devlet Konservatuvarı’nda hocalığa başladığımdan beri, mezun ettiğim öğrencilerin tümü, şu an eğitimlerine yurtdışında devam etmekte.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Eski bayramlar 10 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları