Eleştiri Susuzluğu

04 Aralık 2012 Salı

\n

Geçen haftaki Eleştiriye Saygı yazımdan sonra hem okurlardan hem de edebiyat çevresindeki dostlarımdan destek mesajları geldi. Herkes konu tartışılsın, akla kara ortaya çıksın istiyor. Meğer eleştiriye susamış, aşırı uyumdan sıkılmışız. Fethi Naci bu günleri görmüş Bizi çok ararsınız!demişti. Kırgınlıkla söylemişti bu sözleri. Doksanlı yıllarda edebiyat da birdenbire küreselleşmiş, sözde özgürleşmişti. Edebiyat dünyasına yön veren eleştirmenler hor görülmeye başlanmış, yazdıkları eleştiriler hedefteki yazarlar ya da dostları tarafından sert yanıtlarla, saldırılarla karşılanır olmuştu.

\n

Değişim dönemiydi, yayınevleri ve roman yükselişteydi. O güne kadar işaret ettiği kitap, beğendiği yazar öne çıkan eleştirmenlerin pişmiş aşa su katmaları sinir bozuyordu. Gözden düştüler. Tanıtım ajansları, edebiyat magazinine geçen renkli dergi gazete ve televizyon kanalları varken bu kendini beğenmiş, önyargılı adamlara ne gerek vardı? Aslında onlar küçüklü büyüklü edebiyat çetelerinden oluşan gizli ve artık sonu gelmiş bir iktidarın babalarıydılar.

\n

Hatırlıyor ve kararsız kalıyorum. O dönemin sayıları ikiyi üçü geçmeyen eleştirmenleri tarafsız, edebiyatı gerçekten izleyen objektif kişiler miydi? Yoksa ilgileri daha çok kendi dar çevrelerindeki tanıdık yazarlara ve onların içki sofralarına oturttukları çömezlerine mi yönelmişti? Çete yakıştırmasına yol açan şey bu muydu acaba? Belki.

\n

Böyle düşünmemin nedeni o çevrelere girmeyen ben ve benim kuşağımdan birçok başarılı yazarın çok uzun süre -belki hiçbir zaman- o eleştirmenlerin gözüne çarpmamış oluşumuz. Bugünün önemli yazarlarından çoğu adına zar atılmadan, öksüz büyüdü. Neyse, eleştiri bugünün sorunu değil. Yetmişli yıllardan beri aynı şeyleri konuşuyoruz.

\n

***

\n

Eleştirmen zor yetişiyor. Yalnız sanat ve edebiyat bilgisine değil zekâ, kavrayış ve güçlü bir sezgiye sahip olması gerekiyor çünkü. Eserin estetik değerini, anlam kodlarını çözebilmek için kendine özgü yöntem, model ve değerleri belirlemek de uzun sürüyor. Yazının varoluş nedeni olan dilin özgünlüğünü öne çeken, iyi koku alıp keşiflerde bulunabilen kaç eleştirmen oldu son kırk yılımızda? İyi ama nasıl olsun? Öyle donanımlı biri, kimseye yaranamadığı gibi emeğinin karşılığını da alamadığı nankör bir uğraşı neden sürdürsün?

\n

Eski tip eleştirmen günün koşullarına uymuyor artık, bitti. Var olan eleştirmenlerin etkinlikleri ise geçen yazımda belirttiğim nedenlerle kısıtlı. Büyüklerin peşinden gidiyorlar ve beğendikleri kitaplar üzerine yazdıklarını söyleyerek savunuyorlar kendilerini. Oysa gerçek eleştirmen kötü olanın, göz boyayanın da ipliğini pazara çıkarmaya çalışan, yere göğe konamayan ucuz ve niteliksiz ürünleri ifşa ederek canlı bir tartışma ortamı yaratabilen biridir.

\n

Konunun irdelenecek yanı fazla. Derinliğine yazılıp konuşulmalı.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda 8 Ocak 2013
Burhan Günel 1 Ocak 2013
Edebiyatın Sağı Solu 25 Aralık 2012

Günün Köşe Yazıları