Nasıl canlı bomba olunur?

15 Ekim 2015 Perşembe

 

(Spoiler! Homeland, 5. Sezon, 2. Bölüm)

 “- Yapamam Fatıma, üzgünüm!..

  • Neden yapamazsın?

  • Çok korkuyorum! Evimden ayrılmak istemiyorum!..

  • Ama ev ne ki? Kendini içkiyle ve uyuşturucuyla öldürmeye çalıştığın yer! Doğru değil mi?

  • [Başını, çaresiz-hüzünlü onaylayarak sallar.]

  • Peki, seni bundan kim kurtardı?

  • Sen!..

  • Hayır hayır, Tatlım, ben değil… Seni Allah kurtardı. O, seni seçti! Ve Allah bizi önemli işler için seçtiğinde bunu sorgulamaksızın yerine getirmeliyiz. Bu, Cennet’e çıkan yol!..

  • [Yine onaylayarak ama bu defa aynı zamanda ferahlamış halde ve gülümseme eşliğinde başını sallar…]”

Yukarıdaki diyalogda kendisini “Cennet’e çıkan yol”a koyulmak için ikna etmeye çalışan kadının karşısındaki kızın adı Ayla… Almanya’dayız. İzlediğimiz filmin bir başka sekansında ifade edildiği üzere, 700 vatandaşı IŞİD için savaşmak üzere Suriye’ye gitmiş bir Avrupa ülkesinde…

Ve kaydettiğimiz diyalog, IŞİD’e giden yolun sosyo-psikolojik altyapısının ne olduğunu düşünmeye bir çağrı…

Homeland’in 5’inci sezon 2’inci bölümünden ilgisiz kalınamayacak kesitler bunlar… İki nedenle ilgisiz kalmak olanaksız. Bir, IŞİD’e eleman devşiren kadın teröristin Suriye’ye gitmek üzere ikna ettiği Alman vatandaşı kızlar, genç kuşak Türk göçmenler olarak resmediliyor. Birinin adı Ayla, diğerinin Demet… Ve kızlar, Suriye’ye doğru yola koyulacakken Demet’le “iknacı kadın” arasındaki şu diyaloğu da aşina bir dikkatle izliyoruz:

- Eğer durdurulursanız nereye gidiyor olacaksınız?

  • İstanbul’daki halamla kalmaya.

  • Çok iyi.”

İlgiyi kaçınılmazlaştıran ikinci nokta, bölümün tam da Ankara’da cumartesi günü canlı bomba ile gerçekleşen katliamın ertesinde ekrana gelmesi. Tüm şüphelerin IŞİD’i işaret ettiği, ama ülkedeki diğer IŞİD hücreleri uyanmasın (!) diye resmi makamların faillere dair hâlâ isim telaffuz etmekten kaçındıkları, hepimizi dehşete boğan katliamın…

Homeland, Batı-İslâm, terör-karşı terör, İslamofobi-İslamofaşizm ikilikleri üzerinden yol alırken her zaman güncel gerçeklikte olup bitenlerle titreşim yarattı izleyicide. Dizi, El Kaide’nin İkiz Kuleler saldırısından tematik istimini alarak başlangıç yapmıştı. Sonra gün geldi, İran’la Batı arasında buzların erimeye başladığı eşikte adeta “diziden al haberi” denilebilecek bir kurgusal içerikle karşı karşıya olduk. Geçen yıl 4’üncü sezon Türkiye’de set oluşturabilseydi belki Suriye ve IŞİD kurgusu daha erken servis edilecekti.

Kısmet bu seneymiş ve şimdi soluk soluğa bir seyir sağlayarak adeta hayatın içinde olanla eşzamanlı bir hayal üretimi ile IŞİD ekseninde dönüyor dizi.

Homeland’in bir CIA projesi olduğu sıkça iddia edilmekte, dolayısıyla elbette temkinli yaklaşmak ve abartmamak gerekir. Ancak herhalde hiç kimse kaydedilen diyaloglardaki motiflerin hayattan beslendiğini ve yoruma teşvik edici olduğunu da inkâr edemez. İzlerken düşünüyoruz ki IŞİD, modern dünyanın hayli kıyısında kalan topraklar kadar o dünyanın beşiğinde, Batı Avrupa’nın göbeğinde de hayatı sürdürme yolunda ne şevki, ne ümidi, ne de inancı kalmış genç insanlar için seçenek oluşturabiliyor. Ütopyaların tükendiği “distopik” bir dünya bu ve Almanya’dan Adıyaman’a kadar açılan yelpazede, birbirinden çok farklı kültürel örüntülerden çıkış bulan insanları IŞİD’e sürükleyecek “küresel” bir iklim, her yerde var.

Bu bağlamda denilebilir ki IŞİD bir “kanser” ve bizim modern küresel-kapitalist uygarlığımızın ürünü ve parçası. Tıpkı John Gray’in “El Kaide ve Modern Olmanın Anlamı” adlı kitabında (orijinal baskı, 2003; Türkçesi, 2004) IŞİD’in selefi addedilebilecek örgüt için ileri sürdüğü gibi. Hemen ilk sayfadan not düşmek gerekirse:

Hiçbir klişe El Kaide’yi Orta Çağ’a bir geri dönüş olarak tanımlayandan daha saçma olamaz. El Kaide, küreselleşmenin bir yan ürünüdür. 1990’lı yıllarda ortaya çıkan uyuşturucu kartelleri ve bilgisayar ortamı üzerinden sürdürülen ticari ortaklıklar gibi o da mali düzensizliklerin muazzam ‘offshore’ servet havuzları yarattığı ve organize suçun küreselleştiği bir dönemde ortaya çıktı.”

Bu söylenenler IŞİD için de geçerli; tek farkla ki El Kaide’den IŞİD’e, aradan geçen 10 küsur yılda çok daha keskin ve korkunç bir noktaya geldik. “Canlı bomba”lığın hayatın içinde adeta sıradanlaştığı bir aşamaya!..

Homeland’i izlerken sadece kurgunun hayattaki karşılıklarını aramakla yetinmemeli. Kurguyu da, onu besleyen hayatı da daha anlaşılır kılacak bu kitabı da okumalı.

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları