Tarihimizin 'İnci'si Yok Oldu

09 Aralık 2012 Pazar

Bir süre önce Chocolat(Çikolata) isimli bir film görmüştüm. Juliette Binoche ile Johnny Depp oynuyordu. Film darkafalı bağnazlığın tarifi olan şu sözlerle başlıyordu:

\n

Fransada adı Tranquilite/sükûnetolan uzak bir köy vardı. Bu köyde yaşıyor idiyseniz; sizden bekleneni bilirdiniz. Sizden istenenleri unuttuğunuzda, birileri bunu mutlaka size hatırlatırdı. Görmemeniz, fark etmemeniz gereken şeylere, hemen baş çevirmeyi öğrenirdiniz. Umutlarınızı kaybettiğinizde, fazlasını talep etmemeyi kavrardınız. Köylüler kıt kanaat böyle gelenekleriyle yaşamayı bellemişlerdi. Ta ki…”

\n

Ta ki eski köye yeni âdet getiren Juliette Binoche evlilik dışı bir ilişkiden olma küçük kızı Anoukla köye adım atana kadar!

\n

Vianne Rocher isimli bir kadını canlandıran Binocheun, hayata gözlerini kapatarak yaşayanların köyündeki varlığı başlı başına skandal olur. Bu yetmiyormuş gibi Binoche/Rocher; bir de o güne dek oralarda görülmeyen cazibede bir çikolata dükkânı açar.

\n

Dükkân ufacıktır ama hayattan bütün zevklerin sürüldüğü bu yobazlık merkezinde köy halkının ilgi merkezi olmuştur.

\n

Camekâna sıra sıra dizilen çikolatalar gelen geçenin gözünü kamaştırır.

\n

İçeriden gelen kokular nefisleri kamçılar.

\n

Farklı çikolataların lezzetini öğrenenler, o tatları artık unutamaz.

\n

Küçük güzelliklerle yaşamlarına o güne dek tanımadıkları hazları katan bu avuç içi kadar dükkânın yarattığı büyününtutsağı olurlar.

\n

Binocheun dükkânı aslında sadece bir çikolatacıdeğildir.

\n

İlk defa tecrübe edilen ve farkına varılan bir büyük yaşam coşkusunun dükkânıdır o.

\n

İnsanlar bu dükkân sayesinde hiç ayırdında olmadıkları duyguları ve hiç tanımadıkları bir yaşam dokunuşunu keşfeder.

\n

İnci ilk hazzımın adıydı

\n

Chocolatdaki minik dükkân gibi benim de yaşam coşkusunu ve yaşamın yumuşak dokunuşunu keşfettiğim ilk yer İnci Pastanesi’ydi.

\n

Dört-beş yaşlarındaydım. Annem Terzi Engine gittiğinde beni de yanında götürürdü. Terzi Enginin bulunduğu apartman, İnci Pastanesi’nin yakınındaydı. Terziye giderken mutlaka bu pastanenin önünden geçerdik ve köşeyi dönmeden daha burnuma kokular gelirdi. Çikolata, şeker, fırından henüz yeni çıkan sıcak hamurlarının kokusunu, vitrindeki pastaları görmeden çok önce alırdım.

\n

Yerdeki mazgaldan bile denemediğim ve merak ettiğim lezzetlerin kokusu yayılırdı. Annem, terzi randevusuna yetişmek için adımlarını sıklaştırırken ben İncinin vitrinine yapışıp öyle orada saatlerce kalmak isterdim.

\n

Uzun sözün kısası İnci, çocukluğumun ilk düşlerinin başladığı yerdi.

\n

‘Oynak bir şey koyun!’

\n

İnci Pastanesi’nin sahibi ve çalışanlarının önceki gün kameralar önünde vahşice tartaklanarak tarihi mekândan yaka paça atılışlarını izlediğimde içim cız etti. Barbarlıkla gerçekleştiren tahliyenin hukuk dışılığı bir yana, çocukluğumu kaybettiğimi düşündüm. Gözlerimin önünde çocukluk günlerimin en tatlı anıları, bir daha geri dönmemecesine yitmekteydi.

\n

Kendisi küçük, anıları büyük pastanenin önüne; Royal Nakliyatadında dev bir nakliyat kamyonu durmaktaydı. Ivır zıvır ne varsa ona yüklenmekteydi.

\n

Tebligatsız bir oldubittiyle tahliye işlemine maruz kalan pastane çalışanları da güzelim profiterolleri, maron degize tabir edilen çikolata kaplı şahane kestane şekerlerini rasgele gelen geçene dağıtıyordu.

\n

Tatlı yığılmış tepsileri, şaşkınlıkla bakan insan kalabalığına sunan ak saçlı, ak bıyıklı bir beyefendi bir yandan öfke ve kederle bağırıyordu:Buyrun! 76 yıllık tarihin yok oluşunun pastasıdır. Bir tarih yok oluyor. Buyrun yiyin! Artık söylenecek sözümüz bitti. Bu bir diktatörlüğün resmidir!

\n

Gençten biri;Dün Emek sineması, Gezi Parkındaki ağaçlar için bağırıp çağırdıkdiye kapının önünde isyan ediyor: Bugün İnci pastanesi için. Yarın bilmiyorum neresi olacak? Her gün bir yer ele geçiriliyor. AKP polisiyle burayı ele geçiriyor.

\n

Pastane kapısında bu yürek burkan açıklamalar yapılırken tahliye için gelen polislerden birinin içerde Oynak bir şeyler koyun da dinleyelim!dediği iddia ediliyordu.

\n

Şiddet zoruyla yapılan tahliye, belli ki bu şekliyle salt rantiçin değil, darkafalılık ve bağnazlığın köyünden, farklı olanı kovmak, uzaklaştırmak hırsıyla sahneye konuluyordu.

\n

Rövanşizmle yok edilen bir dönemin azınlık mekânları gibi Beyoğlundan bugün de artık Cumhuriyet dönemi artığı sayılan kurumlar temizleniyordu.

\n

Hışımla ekranlarımızdan Muhteşem Yüzyılı silmek çabası da gene aynı bilenmiş rövanşizmin parçası değil mi?

\n

\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları