Aydın Engin

Neden canlı bomba olunur?

18 Ekim 2015 Pazar

Dünkü Cumhuriyet’te “Polis bombacıları biliyordu” başlıklı manşet haberi umarım okudunuz. Bizim Ankara takımının “sıkı habercisiFırat Kozok’un yakaladığı haberden söz ediyorum. Adıyaman’da yuvalanmış “Dokumacılar hücresi” diye anılan IŞİD cihatçılarının aralarındaki telefon görüşmelerini de içeren haberden...
Ayrıntılar, polisin affedilmez ya da bilinçli ihmali bir yanda dursun. Ben IŞİD militanlığını seçmiş bir genç ile ağabeyi arasında geçen telefon görüşmesini konuşmak istiyorum.
Adıyamanlı bir aile. Soyadları Alagöz. Oğullarından Şeyh Abdurrahman Alagöz ile Yunus Emre Alagöz IŞİD saflarında. Esnaf olduğu anlaşılan kardeş Yusuf Alagöz ise Adıyaman’da ve işinde gücünde.
Kardeşlerden Şeyh Abdurrahman Alagöz bu yılın 20 Temmuz’unda Suruç’ta kendisiyle birlikte 31 sosyalist genci yok eden canlı bomba.
Öteki kardeş Yunus Emre Alagöz ise 10 Ekim’de Ankara Garı önünde ölüm saçan iki canlı bombadan biri...

***

Aşağıdaki alıntıda Ankara bombacısı Yunus Emre Alagöz aylar önce Suriye’den telefon edip ulaştığı kardeşi Yusuf Alagöz ile konuşuyor. Polisin dinleme sonucu elde ettiği ses kaydından bir bölüm okuyalım:
Yunus Emre Alagöz - Tamam Yusuf, valla artık şu dünyalı Allah için bırak kenara vallahi hepsi yerin dibine batsın a’dan z’ye her şey yerin dibine batsın vallahi boş billahi boş. Cennet nimetleri dururken, Allah C.C’nin cemalini görmek dururken vallahi niye böyle şeylerle uğraşasın ki hepsi yerin dibine batsın vallahi tez elden ver orayı elinden çıkar Allah’ın izniyle gel bu tarafa tamam.
Yusuf Alagöz - İnşallah abi.
Yunus Emre Alagöz - Vallahi burası kadar güzel bir yer yok. Daha iki tane kardeşi gömdük tez, hemen gömdük, gittiler abilerine kavuştular. Yani daha bir saat olmadı kendim gömdüm yani kardeş Allah yolunda paramparça olmuşlardı.

***

Akılla inanç arasında sıkışıp kalanlardan değilim. Aklı seçtim ve inanç bana çok uzak.
Hapishanelerde ölüm orucuna yatan ve sonunda ya ölen ya da beyni geri dönüşsüz sakatlanmış “mapushane arkadaşlarım” oldu. Birlikte volta attığım, karavana bölüştüğüm gencecik insanların hapishanelerdeki yaşam koşullarını protesto etmek için bilinçli olarak ölüme gittiklerine tanık oldum. Onlarla mutabık olmadım. Ama onları anladım ve saygı duydum. Öldüklerinde ağladım.
Ancak canlı bomba öyle değil. Kendi ölürken kim olduklarını bilmediği, onları neden öldürdüğü sorusunun cevabını bile bilmediği onlarca, yüzlerce kadın ve erkeği de kendiyle birlikte ölüme götürüyor ve bu onda en küçük bir vicdan sızısı yaratmıyor.
Tartışmaya, anlamaya çalıştığım onları ölüme yollayan, karanlık siyasal amaçlar peşinde koşan alçaklar değil. Canlı bombanın bizzat kendisi.
İnancın aklı tümüyle yok ettiği bir ruh halindeler. Bu belli. Peki, mutluluğu bu dünyada aramayı kesin bir dille reddedip öteki dünyada var olduğuna inandıkları “cennet mutluluğu” için mi ölüme koşuyorlar?
İki kardeş arasındaki telefon görüşmesindeki cümlelerden ben bunu anladım.
Peki siz?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları