Ceren Kumbasar

Bir Ülkeyi İnşa Etmek; Oy ve Ötesi

25 Ekim 2015 Pazar

İnşaat sektörü, çalışmayı tesadüfen seçtiğim bir sektör değil. Dışardan bakınca çok kaba, biraz erkeksi, fazlaca zor ve yorucu bu alan, benim için çok keyifli, çok tatmin edici, çok kadınsı. Çünkü bu sektörde iş yapmak demek, bir yaratım, belki bir değişim ve gelişim sürecine tanıklık etmek demek. İçinde yaşadığınız kentin ruhuna teslim olmak demek. O ruhun büyüttüğü bir nesle bir hayat sunmak demek. Hayattaki en değerli yaratığın, insanın bütün hayatını geçirdiğini yerleri kurgulamak, onu yönlendirmek demek. Şehirler de eğitir insanı, hatta güzelleştirir, mutlu eder. Yaşadığınız şehirle kurduğunuz bağ sizin hayata tutunma biçiminiz olur. Bu, sizin memleketle kurduğunuz fiziksel bağınız.
O şehir hatta bazen sadece bir mahalle memlekete bağlar insanı. Ama ülkeye değil, memlekete. Bir başkadır çünkü “memleket”in hissi. O yüzden ülke denilince başka bir şey, memleket denilince başka bir şey hisseder insan. Memleket, insanın tüylerini diken diken eder. Mesela “sıla” diye bir kelime var Türkçede. İngilizcesi yok, Fransızcası yok. Çünkü sıla sadece memleketi olanların yaşayabildiği bir duygu.

Memleketin tarafı olmak
Gelelim manevi bağımıza; cumhuriyet tarihinin karşılaştığı en zor yıllarından geçiyoruz. Aslında bir yandan bu coğrafyanın yüzyıllardır süre gelen bir gerçeği olan bir süreç bu. Kaç yaşında olursak olalım, ne iş yaparsak yapalım, hangi partiye gönül vermiş ya da verememiş olursak olalım bu durum hepimizi çok etkiliyor. Hepimiz bir şekilde bilgi ve fikir sahibiyiz, hepimiz tepkiliyiz ve ne yazık ki ister istemez hepimiz ötekiyiz. Dünyanın hiçbir memleketinde olmadığı kadar politik süreçlerin içindeyiz ve süreci konuşuyoruz. Bazen sosyal medyada, bazen konuya komşuya. Ama hep bir konuşma halindeyiz. Çoğumuzun yapacak başka bir şeyi yok. Yalnızız aslında. Taraf olamayanların yalnızlığı bu. Ait hissedemeyenlerin. Ama aslında hepimizin ait olduğu çok temel bir şey var; bu memleket. Memleket için de söz sahibi olduğumuz temel tek bir şey var; oy kullanmak. ülkeyle konuşma, onu yönlendirme, şekillendirme yolumuz bu bizim. Onunla iletişim kurma biçimimiz. Onu inşa etme halimiz.
Şimdi, artık, nihayet ve ne mutlu ki uzun yıllardır süregelen seçim efsaneleriyle ilgili her şeye bir ‘dur’ diyebileceğimiz bir dernek var. Her partinin gönüllüsüne kucak açan, her şehirde, her ilçede her köyde organize olan ve tek derdi oyların doğru kullanılması ve sayılması olan bir dernek. Tek çıkarı memleketteki her bir oyun gerçekten atıldığı partinin hanesine yazılması olan, yani memleketin asıl gerçeğini görebilmek olan bir dernek. İnandığımız, duyduğumuz hatta yaşadığımız pek çok şeye şüpheyle baktığımız bu dönemde, aslolanı anlamak ve bunun için sadece bir birey olarak bir şey yapabilmek ne büyük lüks! Sadece bir tek oy bile ülkenin kaderini değiştirebilecekken, milyonlarca insanın oy kullanmadığı, milyonlarca oyun yanlış kullanıldığı bir ortamda Oy ve Ötesi ayakta alkışlanması gereken bir iş yapıyor. Nerede yaşarsanız yaşayın, ne işle uğraşırsanız uğraşın, hangi partiye oy verirseniz verin gidin ve sadece 1 gün, 1 Kasım’da oylarınızın sandığınızın memleketinizin başında durun. Sırtınızda havan topları taşımayacaksınız, işin içinde toplar tüfekler kağnılar yok üstelik. Canıyla, kanıyla memlekete sahip çıkan ataların izinden, sadece 1 gününüzü sandık başında geçirerek gidebilirsiniz.
Yanlış basılan mühürler milyonları buluyor, doğruları da değiştirilebiliyor. Seçimle ilgili görünen birçok veri çok iyi organize olmuş kişi ve kurumlarca, tereyağından kıl çeker gibi değiştirilebiliyor. Derin uykumuz işte tam da orada mecburen başlıyor.
Uyanmak için, neyin gerçek neyin yalan olduğunu görebilmek için 1 gününüzü ayırın ve yasal hakkınızı kullanın. Bu memleketin gönüllüsü, müşahiti olun. Yeni bir ülke inşa etmek için yardımınıza ihtiyacımız var. www.oyveotesi.org  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ihlamur’a dokunma 3 Temmuz 2016
Demokratik şehircilik 25 Haziran 2016
Mayısta 1058 yeni firma 18 Haziran 2016

Günün Köşe Yazıları