Medyada AKP ortaçağı!

27 Ekim 2015 Salı

TRT’nin ne duruma geldiğini Bülent Arınç özetledi. Uzun süre
TRT ve AA’dan sorumlu bakanlık ve başbakan yardımcılığı yapan Arınç’ın TRT’ye çıkması yasak. Arınç bunu kendisine has bir anlatımla Erdoğan’ın hedef haline getirdiği televizyonda dile getirdi.
Arınç, birilerinin kendisine ambargo uygulanması için talimat verdiğini, TRT yöneticilerinin de bunu uyguladığını söyledi.
Fıkra gibi!
TRT’den sorumlu bakan olarak bu kurum kadrolarının önemli ölçüde partinizin lehine değişmesini sağlayacaksınız, aynı partinin iktidarı döneminde size yasak konacak.
Fıkra gibi dedik, ama çok da şaşılacak bir yan yok. Yasaklama zihniyetine teslim oldunuz mu, ucu yok, kendinize kadar dokunuyor.
TRT 12 Eylül döneminde de ekrana çıkması yasaklanan kişiler listesiyle ün yapmıştı. Uzunca bir liste vardı, onlara ekran yasaktı.
Şimdi nasıl?
Kısa bir liste var, sadece onların ekrana çıkması serbest!

*** 

Medya-iktidar ilişkisi deyince sorun sadece TRT değil. Artık iktidarın istediği gibi kullanabileceği geniş bir medya yelpazesi var.
Güneydoğu’nun feodal düzeninde, içindeki insanları, tarlaları, evleriyle köy alıp satan ağalar gibi, iktidar medya organlarına patron atıyor, istediği zaman değişim yapıyor. Açık görürse yeni medya kuruyor.
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) medyadaki bu durumun 7 Haziran seçimlerine yansımasına ilişkin bir rapor yayımladı. Öylesine orantısız bir tablo var ki; muhalefet partilerinin toplamının TRT haberlerindeki yeri 1 ise iktidarın 20.
AGİT 1 Kasım öncesi bir rapor daha yayımladı; tablo aynen devam ediyor.
Böylesine orantısız bir medya kullanımıyla gidilen seçimde iktidar partisinin daha yola çıkarken avantajlı başladığı gerçek.
Konu sadece iktidar partisinin kendisinin daha iyi anlatmasıyla sınırlı değil. İktidar medya gücünü rakiplerini en ahlak dışı yöntemlerle saldırma silahı olarak da kullanıyor.
Medyadan önce basın sözcüğünün kullanıldığı dönemlerde, basının, yasama yargı ve yürütmenin ardından 4. kuvvet olarak kabul edildiği günlerde şöyle bir fıkra vardı:
Memleketin birinde başbakan ne yapsa basına kendisini beğendiremiyormuş. Yaptığı her icraatın eleştirilecek bir yanı bulunuyormuş. Fıkra bu ya; başbakan denizin üzerinde yürümesini öğrenmiş. Bunu büyük bir gösteriyle duyurmuş. Ertesi gün gazeteler şöyle çıkmış:
Başbakan yüzme bilmiyor!

*** 

Bu fıkradan AKP’nin yarattığı medyaya geldik. Yukarıdaki fıkranın tersinin geçerli olduğu bir dönemdeyiz. Cumhurbaşkanı’nın, Başbakan’ın yaptığı yanlışı bile reform olarak sunan, toplumsal muhalefete saldıran, ifade özgürlüğünü engelleyen bir AKP medyası...
Star gazetesinde Elif Çakır’ın Gezi Direnişi sırasında Kabataş’ta türbanlı bebekli bir annenin saldırıya uğradığı iddiasını özel röportajla süslemesi çok konuşulmuştu. O dönem gazetenin editörü olan Murat Seçkin Taraf’ta röportajın sözlerle değil gözlerle yapıldığını yazdı. İddianın sahte olduğu zaten kanıtlanmıştı.
AKP’nin yarattığı bu medya ortaçağına karşın 1 Kasım’da bu karanlığı bitirmekten başka seçenek yok.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Seçimden sonra! 26 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları