Erinç Yeldan

İmalat Sanayiinde İstihdam ve Büyüme Karmaşası

23 Ocak 2013 Çarşamba

Bu haftaki yazımda sizlerle imalat sanayiine ilişkin üç veri setini tartışmak arzusundayım. İlki imalat sanayi üretim düzeyine ilişkin: TÜİK verilerine göre kasım ayında, imalat sanayi üretimi bir önceki yılın eşdeğer dönemine göre yüzde 13.3 artış gösterdi. 2008’in Ekim ayına göre ise imalat sanayinde toplam reel üretim artışı (sabit 2005 fiyatlarıyla) yüzde 29.9’a ulaşmış durumda. Anımsanacağı gibi, küresel krizin yaygınlaşma tarihi olarak Ekim 2008 gösterilmektedir. Dolayısıyla, Türk imalat sanayii krizin etkilerinden arınmış ve reel kayıplarını aşarak yüzde 30’luk bir toplam genişleme yakalamış gözükmektedir.

\n

Geçen hafta TÜİK tarafından yayımlanan hanehalkı işgücü istatistikleri ise bu olumlu tabloya kaygı verici veriler eklemektedir: İmalat sanayiinde toplam çalışan sayısı Ekim 2012’de (eylül-ekim-kasım ayları ortalaması) 4 milyon 400 bin kişi olarak gerçekleşmiştir. Bu rakam, geçen senenin eşdeğer dönemine göre sadece 99 bin kişilik bir istihdam artışını göstermektedir ve oran olarak sadece yüzde 2’lik bir istihdam kazancını yansıtmaktadır. Aşağıdaki ilk şekil, 2008 sonrasında söz konusu verileri sergilemektedir.
Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu, Hanehalkı işgücü ve sanayi istatistikleri

Bir dönem eşiği olarak değerlendirdiğimiz Ekim 2008’e göre incelendiğinde, imalat sanayiinin son dört yılda sunduğu çalışan sayısı sadece 150 bin kişi olarak kalmaktadır (yüzde 3.5’lik istihdam artışı). 2008 Ekimi’nden bu yana imalat sanayii üretimi reel olarak yüzde 30 artmış iken sektörde çalışan sayısının sadece yüzde 3.5 (toplam 150 bin kişi) artırılabilmiş olunması Türkiye’nin izlemekte olduğu sanayileşme yol ağının nitelikleri üzerinde bizi düşüncelere sevk etmektedir.
Söz konusu verileri iktisat kuramının öğretisi açısından değerlendirdiğimizde, ortaya tek bir sonuç çıkmaktadır: Türkiye sanayii işgücü istihdamını dışlayan, çoğunlukla
sermaye yoğun teknoloji kullanan bir gelişim içindedir. Türkiye’de işgücü başına kullanılan sermaye girdisi giderek artmakta, Türkiye sanayii de hızla sermaye yoğun bir görünüm sunmaktadır. Aşağıda, bu yakında tamamlamış olduğumuz bir çalışmamızdan elde ettiğimiz veriler, Türkiye ekonomisinde sermaye-emek oranındaki hızlı ivmelenmeyi gözler önüne sermektedir.
Kaynak: TÜRKONFED (Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu) “Orta Gelir Tuzağından Çıkış: Hangi Türkiye? Yazarlar: E. Yeldan; Kamil Taşçı, Ebru Voyvoda ve Emin Özsan, Aralık 2012.

Türkiye’de
“sermaye” girdisinin ithalat maliyetlerinin ucuzluğu, sanayi üreticisini ithal edilmiş ara malı ve yatırım mallarını yerli üretime ve genelde işgücüne karşı ikame etmeye yönlendirmektedir. Türkiye’nin giderek daha fazla yabancı sermaye yoğun bir teknolojiye sürüklenmesi ve dolayısıyla istihdam dostu olmayan ve yabancı sermayeye bağımlı bir sanayileşme süreci tuzağına itilmiş olması, doğrudan doğruya izlenen makro ekonomi politikaları demetinin bir sonucudur.
Bu değerlendirme bizlere kalkınma iktisadı yazınının çok temel derslerinden birisini bir kez daha anımsatmaktadır:
Bir ülkenin ticaret politikası, o ülkenin aynı zamanda sanayileşme politikasıdır. Birincisinde cari işlemler açıkları ve dış borçlanma verileriyle sergilenmekte olan çarpıklık söz konusu olduğunda, diğerinde de istihdam dostu olmayan, çarpık büyüme-istihdam ilişkisi sergileyen bir görünüm kaçınılmazdır.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları