‘Yarın Cumhuriyeti İlan Edeceğiz’

30 Ekim 2015 Cuma

Tehlikenin farkındaysak gereğini yapmalıyız. Çünkü, 31 Ekim’de “Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz arkadaşlar” diyemezsek despotik bir rejimin kapısı açılmış olacak. Çok şey yitirdik; sırtımız duvara dayandı. Yeniden yola çıkmak gerekiyor artık. Çoktandır unuttuğumuz sınıflar dünyasındayız. Yüzeydeki kavganın derinlerinde kaynayanı, o asıl kavgayı göremediğimiz için, kazandıklarımızı kolayca yitirmenin hüznü, öfkesi, kızgınlığıdır yüzümüzde yansıyan.
Olsun, tutunabildiğimiz yerde tutunmaya ve yürümeye bakalım.

***

Neredeyiz? Dünyadaki genel gelişmenin güçlü devletleriyle ya da bir imparatorluktan kurtulma çabasındakilerle kapışarak iyi bir yere geldiğimizi kimse inkâr edemez. Kendini şeriat ve fütuhatla tanımlamış bir imparatorluktan bir cumhuriyet çıkarmak kolay iş değildir. Üstelik bunu sınıfların geliştiği bir toplumda değil, köylülüğün, geri toplum biçimlerinin hemen her açıdan egemen olduğu bir kültür ortamında gerçekleştireceksiniz. Zor iştir; Batı ile savaşarak Batılı olduğu kuşku götürmez Aydınlanma felsefesinden ilham alarak, onun verileriyle, hedefleriyle uzlaşarak yapılmıştır. Dahası o Aydınlanma felsefesi ile akrabalığı kesin olan Kuzeydeki devrimle de en azından başlangıç döneminde sıkı ilişkiler içinde gerçekleşti bizim zor işimiz.

*** 

Kurtuluşun kuruluş dönemi daha sarsıntılıdır. Cumhuriyetin istikrar kazanması, hem de sınıflar mücadelesine bir şekilde katılması kaçınılmazdı. Kaçınılmazdı ama Cumhuriyeti, aydınlanma felsefesini ilerletmek, aşkın bir şekilde yorumlamak isteyenler için uygunsuz koşullarda bir savaştı bu. Tutuklamalar, Mustafa Suphi’lerin Karadeniz’de boğulması, Nâzım’ı yıllarca zindanda tutmalar, Sabahattin Ali’nin ve daha sonra pek çok arkadaşımızın, yoldaşımızın öldürülmesi, hâlâ sürüp giden kırımlar, kıyımlar Cumhuriyetin hanesindedir. Cumhuriyetin kabahati değil ama onu ideolojik olarak belirleyen sınıfların, onların siyasetçilerinin hanesi demek istiyorum kuşkusuz.

*** 

Demek ki Cumhuriyeti başka türlü belirlemek de mümkündür. Mümkündür ve bu belirlemeyi de mümkün olan en kısa zamanda yapmak zorundayız. Çünkü yine içinde bulunduğumuz tehlikeli dönemeçte despotik bir rejimi egemen kılmak isteyenler güçlü bir şekilde karşımızda duruyorlar. Pek çok belirtisinin yanı sıra medyada, “halk artık yalnızca izin verileni duysun” anlayışının egemen kılınmaya çalışılması bu durumun tipik işaretidir. Şimdi yapılması gereken Cumhuriyeti despotik bir cumhuriyete dönüştürmek isteyenlerle sıkı bir kavgaya girişmektir.

*** 

Türkiye’den, Cumhuriyetten söz ediyoruz; ben de kurtuluş ve kuruluş dönemlerinin inişli çıkışlı zamanlarında tıpkı o günlerin siyaseti gibi inişli çıkışlı bir hayatı olmuş hâlâ da siyasetle ilişkisini zamanın ve zorunlulukların belirlediği bir gazetede çalışıyorum. Adını o tarihsel olarak mümkün olan “iyi” formdan almış o da. Kötü zamanları, iyi zamanları olmuş, Cumhuriyetin farklı sihirlerinden ve zehirlerinden nasibini almıştır. Sayıları iyice azalmış “refikleri” gibi, baskı altında yaşamaya çalışıyor, direniyor. İyidir direnmek, Cumhuriyet iyidir.
En iyisi artık gerilememeli, 31 Ekim’de kararlılıkla “Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz arkadaşlar” diyebilmeliyiz. Sokak sandıkla, sandık sokakla buluşabilsin, buluşsun artık.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları