Faşizmi püskürtme zamanı

30 Ekim 2015 Cuma

Manzaraya bakın: Ezelden beri misafirperverliğiyle övünmüş bir kentin kulüp başkanı çıkıyor, kararını beğenmediği hakemlerin kendisi gelene kadar stattan çıkarılmamasını emrediyor.
Bu talimat üzerine stat, hakemlerin üzerine kilitleniyor.
Başkan’ın gelip “gerekeni yapması” bekleniyor.
Sabaha karşı Başkan’ı, “uğruna ölmeye hazır olduğu önder” arıyor.
“Ben de beğenmediğim seçimi yeniden yaptırıyorum, fikrini beğenmediğimi tehdit ediyorum. Taklitlerimden sakının” demesi lazım; onun yerine “Boş ver Başkan, rezillik yaşamayalım” diyor.
Ve Başkan, hakemlerin şehri terk etmelerine “müsaade ediyor”.
Hakemler bir linçten, şehir, ülke, toplum bir utançtan kurtuluyor.

***

Manzaraya bakın:
Kayyum, işgal kuvveti gibi girdiği gazete bürosunda çalışanları topluyor. Elinde o günün gazetesi…
Rezalet bir gazete yaptınız” diye çıkışıyor gazetecilere…
Yanı başında Organize Suçlar ekipleri bekliyor; gazete değil, karakol…
“Gazete bizim namusumuz” diyen muhabirleri, “Bu mu namusunuz, terbiyesiz herifler” diye azarlayıp polise gösteriyor:
İkisini de alın arkaya” talimatını veriyor. Polis, “Sen kim oluyorsun” demiyor; emre itaat ediyor.
Meydan okuyor Kayyum: “Başka bu düşüncede olan varsa söylesin.”
Tam Bizans’ta Kara Murat sahnesi...
“Ben de o düşüncedeyim” diyenler, polis eşliğinde kapıya konuyor. İş akitleri feshediliyor.

***

Öfkeden beslenen hoyrat bir tavır, dayılana dayılana abanıyor toplumun üstüne…
Büyük adamın kanun tanımazlığı küçük adamlara sirayet ediyor, tehditle sindirme pervasızlığı büyük makamdan küçük makamlara iniyor, dalga dalga siniyor üzerimize; toplumun suskunluğundan cesaretlenerek efelendikçe efeleniyor.
Faşizmin ayak sesleri, Saray’dan statlara, gazete bürolarından, iş merkezlerine yayılıyor.
Erdoğan, korkutarak kurtulabileceğini sanıyor.
Yanılıyor.

***

Yanılıyor, çünkü tarih kitapları hiçbir baskı rejiminin ilelebet payidar olamayacağını söylüyor.
Ele geçirdiği kanalın hemen gösterime soktuğu Hitler’li filmler de bunu gösteriyor.
Bu hoyratlığı sessizce, ama içten içe kahrolarak gözleyen vicdan sahibi milyonlar var.
Vaat edilen cennetin yerine adım adım inşa edilen cehennemi kaygıyla, ibretle, sabırla izliyorlar.
Yaratılmaya çalışılan polis devletini, onun sırtına binerek hükmeden nobranlığı, dile vuran küstahlığı, dinmek bilmeyen iktidar hırsını, doymak bilmeyen rant tutkusunu görüyorlar.
“Yaşamak istediğim ülke böyle bir yer mi” diye soruyorlar.
Pazar günü okullarda alelade perdelerin arkasındaki küçük bölmelere geçip bir başlarına ama sessiz konuşacaklar.
Cılız seslerini küçük zarflara koyup sandıklara atacaklar.
O sandıklar açıldıkça birleşip büyüyecek o sesler…
Faşizme hayır” diyen bir çığlığa, “Yettiniz artık” diyen okkalı bir tokada dönüşecek.
Bu toplum, Sultan özentilerine ve onun küçük kopyalarına bir daha asla tek başına iktidar şansı vermeyecek.
Ve 1 Kasım tokadı, sadece onların değil, bir daha bu nobranlığa heves edecek herkesin kulağında bir ibret belgesi gibi yıllarca çınlayacak.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları