AKP vaat ettiği istikrarı sağlayabilecek mi?

03 Kasım 2015 Salı

Seçim sonuçları hakkında söylenecek fazla bir şey yok. Kimlerin kazandığı ve kimlerin kaybettiği açıkça görülüyor. Sandıktan çıkan sonucun nedenlerine gelince, bunlar yeterince analiz ediliyor ve kuşkusuz uzun süre edilecek.
Şu anda önemli olan tek husus, seçmenin, en azından önümüzdeki dört yıl için, iktidarı “istikrar” adına tekrar AKP’ye -ve dolayısıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a- vermiş olmasıdır.
Ancak, ülke hâlâ içeride ve dışarıda ciddi sorunlarla karşı karşıya bulunuyor. AKP seçimleri kazandı diye bunlar ortadan kalmış değil.
Örneğin, Ankara’nın Suriye’de gelişen durum karşında nasıl bir tavır takınacağına dair sorular her zamanki önemini koruyor. AKP’nin içerde, bazı trollerinin arzuladığı hesaplaşmalara yönelmesi, Türkiye’de dikkatlerin tekrar dağılması ve Ankara’nın bölgesinde daha fazla zemin kaybetmesine yol açacaktır.
Öte yandan, seçim sonuçları Batı ile ilişkilere ve Türkiye’nin AB perspektifine önem verenlerin kaygılarını da artıracaktır. Elde edilen sonuçlar, bu kumaştan demokrasi, basın özgürlüğü, insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi Avrupai değerlere saygılı bir ülkenin kolay kolay ortaya çıkamayacağını da göstermiş oldu.
Öyle anlaşılıyor ki, AKP’ye oy verenler, Türkiye’de bu alanlarda görülen ciddi eksikliklerden çok da fazla kaygı duymuyor. Halkın önemli bir kesimi, laik bakış açısı, çağdaşlık ve demokratik özgürlükler yerine, içi boş da olsa, “istikrar” adına yapılan vaatleri tercih ediyor. İslamcılık adına yapılan dayatmalardan da fazla endişelenmiyor, hatta bunları istiyor.
Aynı şekilde, anayasayı yok sayabilen, hukuku kendi ihtiyaçlarına göre kullanan, muhaliflere baskı ve zulüm uygulayan eli sopalı bir lider portresinden de rahatsızlık duymuyor. Aksine böyle bir lideri tercih ediyor. Özetle, bu seçimler Türkiye’nin sosyolojik fotoğrafını da çekmiş oldu.
Ortaya çıkan görüntü ise çağdaş uygarlığa erişmek isteyen bir ülke ile uyumlu değil. Karşımızda yapısı itibarıyla Avrupa’dan çok yeri Ortadoğu’da olan bir ülke görüntüsü var. Bu elbette ki Avrupa’daki sağı da memnun edecek bir gelişme.
Toplumumuzun yüzünü Batı’ya dönmüş kesimi için gelinen bu nokta “felaket” olabilir. Fakat AKP’ye ve AKP’nin ideolojik bakış açısından çok da uzak olmayan MHP’ye oy verenler açısından bu ciddi bir sorun teşkil etmiyor.
Onlar için bu durum aslında Türkiye için gecikmiş bir “normalleşme” ve “özüne dönme” sürecini temsil ediyor. Başka bir ifadeyle, laik Kemalist milliyetçiler ile Batı yanlısı liberal demokratlar Türkiye’deki siyasi mücadelelerini, en azından görülebilir bir gelecek için, kaybettiler.
Ancak tekrarlamak gerekiyorsa, ülke, sadece dışarıda değil, içeride de ciddi sorunlarla karşı karşıya bulunuyor. Bunların başında Kürt meselesi geliyor. Kaybedilen göreli ekonomik istikrarın da yeniden tesis edilmesi gerekiyor. Bu sorunlara çözüm arayışlarında ipler tümüyle AKP’nin elinde olmayacak.
AKP kontrol edemediği koşullara ve gelişmelere göre pozisyonlar takınmak zorunda kalacak. Tabii bunu yapar mı, o belli değil. Örneğin dış politikada gerekli olan revizyonlara karşı gösterdiği direnç bu açıdan pek de umut vaat etmiyor. Zafer sarhoşluğu ile “kim ne derse desin, bildiğimi yaparım” demeye devam ederse Türkiye’yi yeni açmazlara sürükleyebilir.
AKP bu seçimleri sonuçta “istikrar” vaadiyle kazandı. Zaferine saygı duymalıyız. Ancak gerçek anlamdaki “istikrarı” sağlayıp sağlayamayacağı henüz belli değil. Seçim sonuçları AKP dahil herkesi şaşırttı. AKP’nin şimdi kendisine oy vermeyenleri, bu kez olumlu anlamda, bir kez daha şaşırtmasını bekliyoruz.
Mayasında var mı bu, hep birlikte göreceğiz. Yoksa o zaman bu ülke iyice bölünerek tehlikeli bir rotaya sokulmuş olacak. AKP’nin içinde bunu görebilenlerin olduğunu umuyoruz.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları