Geçip Giderken Zaman

20 Şubat 2013 Çarşamba

Naçizane, yazara, çizere, aydına, entele, entelektüele, sosyoloğa, psikoloğa, THY yönetimine, köşe yazarına, sana, bana, kendime bir uyarım var. Ne olur yapmayın; siz siz olun şu menhus zamanın ruhuna bu kadar yüz vermeyin. Zaman geçer, devir değişir, bilim gelişir, teknoloji sizi küçük düşürür, kuantum susturur, diyalektik utandırır. Yapmayın, kestirme çözümlerinizi hiçbir şeyden haberi olmayan, yalnızca geçip giden zamana yüklemeyin. Çözümü kestirmede aramayın, çözülmez.

\n

Biliyorum kimse dinlemez. Sosyolog, gazetenin yazıişlerinde sözlerine nasıl başlık atılacağını bilemediği için saf saf konuşur. Sözleri Türk kimliği yaratılmış bir kavrama dönüşür. Siz sözün temelini es geçmeseniz, Etnik temeli de var deseniz de artık ne çare, zamanın ve yazıişlerinin ruhusizi alıp götürür.

\n

***

\n

Bakın Başbakan da nasıl harikulade kestirmelerle, ne çok sorun çözüyor. İşte güvenilir gazetesi Sabah manşetten veriyor: Kimse karşımıza Kürtlükle de Türklükle de çıkmasın.

\n

Oysa biliyoruz ki Kürtlükle de çıkacak, Türklükle de. Her ikisinin de farklı istekleri, farklı özlemleri var. İkisinin de solcusu, sosyalisti, milliyetçisi, ulusçusu, ırkçısı var. Kürt, dilini istiyor, farklılığının bilinmesini, tanınmasını istiyor, kendini yönetmek istiyor. Çektiği acıların bedelini istiyor. Türk de memleketin bölünmesinden parçalanmasından korkuyor, kızıyor, ökeleniyor. Bunca zahmetle kurulmuş ulusal birliğin dağılmasından çekiniyor. Çağdaş uygarlık diyen Batıya giderken, kafasındaki Doğuyu atamıyor, İslamcısı Sünni devlet egemenliğinin kırılmasından korkuyor, Aleviye de Kürte de hayat alanı bırakmak istemiyor. Bu nedenle AKPli Türk, partisine dur biraz demeye başlıyor. Sorunların karmaşık dünyası, çelişkilerin çözümü gösteren muhtevası kaybolup gidiyor zamanın bu kaotik ruhunda. Peki aydın ne yapsın bu dağdağanın içinde? Çelişkilerin muhtevasına, yani sınıf özüne baksın, onun hayalini kursun, zamanın ruhunu değil, onu koklasın.

\n

***

\n

Demem odur ki gerçekleri görmeden sorunlar çözülmez. Kestirme yollar yoktur. Zamanın ruhu dediğiniz, sizi hep teslim olmaya çağıran şey uçup gidiveren parfüm gibidir.

\n

Peki ne yapmalı?

\n

Gerçeği görmeli, dayatmamalı, tek adamlardan, onların her şeyi bilen biricik çözücü olmasından tedirgin olmalı. İmralı ne derse odur diyenden de, Erdoğan ne diyorsa o diyenden de ürkmeli biraz.

\n

Uçağa giderken bir kere daha okudum yazdıklarımı. Yazının başında THY yönetiminden de söz etmişim de meramımı tam anlatamamışım; olsun, onlar da zamanın güdük ruhunun kurbanı ne de olsa.Sakın yenilmeyin, teslim olmayın diye bitireyim de bu yazıyı ey okuyucu, uçağa gideyim. Gökyüzünde hem Silivri kapılarında duruşmalar aleni yapılır ilkesinin geçerli olmadığı bir kere daha görülmüş olsa bile, Beşinci pakete mi kalacak Balbaylara yapılan haksızlığın giderilmesi, siyaset sahnesi yine baştan mı savacak diye söyleneyim, hem İşte çıktılar; Gülşah, Yağmur, Deniz, hep bekleyenler kavuştular sevdiklerine diye hayal kurayım, hem de Berlini, Gorlebeni, atom çöplerinin bize, zamana, hayallerimize neler yaptığını, daha da neler yapacağını sizlere anlatmaya söz vereyim.

\n

Hayaldir, hayal kurmaktır çünkü her şeyi değiştiren, değiştirecek olan.

\n

\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları