Dönen Dönsün...

04 Kasım 2015 Çarşamba

Her seçim sonrasında kazananlar kaybedenler hesabı yapılır; “Neden” diye sorulur, “Neden kaybettik?” Bu sorunun halka, halkın ve ülkenin dertlerini, çözüm yollarını anlatmak gibi bir derdi olan sol için fazla bir anlamı yoktur. Çünkü sol kazanmadığı bir şeyi kaybedemez. Teorisini pratikle tamamlayamadığı için bir şey yitirmiş değildir. Yitirmek için önce kazanmak gerekir. Yitirilmiş değil, başarılamamış işlerdir söz konusu olan.

***

Seçimlerde ortaya çıkan sonucu önemsizleştirmek için böyle “tuhaf” teselliler mi gerekiyor? Öyle bir şey söylemiyorum. “Kaybettik, yıkıldık, mahvolduk” türünden sızlanmaların anlamsızlığını vurgulamak istiyorum yalnızca. Kuşkusuz Türkiye’de koşullar 1 Kasım öncesine göre değişmiştir. Sol, demokratik muhalefet, gençlik hareketi şimdi daha ağır koşullarda mücadele edecektir. 7 Haziran’da güçlü bir şekilde Meclis’e giren CHP ve HDP durumu iyi kavrayamadıkları için Meclis’i çalıştıramamış, “fiili başkanlığın” sürmesine göz yumulmuş, bir anlamda meydan boşaltılmıştır.

***

Hayır, yalnızca 7 Haziran öncesine dönülmedi; durum daha ağırdır. 7 Haziran öncesindeki vekil üstünlüğünü yeniden elde eden iktidar partisi şimdi kendini daha güçlü hissetmektedir. Ne ekonomik, ne iç ve dış politik sorunlar, koşullar onun güçlü olduğunu gösteriyor ama var olduğuna inandığı güç, onu çılgınca işler yapmaya, hukuku daha kolay çiğnemeye, yasaları kendi çıkarları doğrultusunda yorumlamaya yöneltecektir. Seçim öncesi olup bitenler bu partinin insan hayatı dahil hiçbir konuyu kendine dert etmediğini gösterdi. Daha açık yazabiliriz artık; ufukta İslamcı bir faşizm denemesi var.

***

Bu durumun, her açıdan önem taşıyan, bize “neden kaybettik” diye ağlamamak gerektiğini hatırlatan bir gerekçesi var. Bu, iktidarın kimyasını bozan, 7 Haziran’da telaşla, panikle iktidarını yanlış politikalarla korumaya çabalamasına yol açan Gezi Direnişi ya da isterseniz isyanıdır. İktidar partisi bu isyanı önemsedi; yenilgiye uğratmak için elinden geleni yaptı. Bu korkusunun 7 Haziran’dan sonra daha da pekiştiğini; solun, Hazirancıların ise seçim sonuçlarını gereğinden fazla rahatlatıcı bulduklarını söylemeli.
İktidar partisi 8 Haziran’dan itibaren stratejisini kökten değiştirdi.

***

Değiştirdi ve bu strateji değişikliğinin bedelinin ağır sonuçlarına, katliamlara, yüzlerce cinayete yol açmasına hiç aldırmadı. Katı, şoven bir milliyetçi güç olarak ortaya çıktı. Bunun doğal sonucu milliyetçi oyların sözden eyleme kayması oldu. Bu strateji artık yalnızca seçimleri kazanmak için değil, bundan sonra sürdürmek için de iktidar partisinin kalıcı programıdır. Bu stratejinin HDP’yi güç durumda bırakmayı bir politika olarak benimsemiş PKK tarafından da, nesnel ya da öznel ne derseniz, desteklendiğini söylemezsek analizimiz topallayacaktır.

***

Artık “seçimi kaybettik, yine yenildik” sızlanmalarını, teslim olanların, döne döne başı dönenlerin, kaçıp gidenlerin hikâyelerini bir yana bırakmak gerekiyor. Kaybedilen bir şey yoktur; yalnızca koşullar ağırlaşmıştır ve neyse ki önümüzde bizi bir kere daha kendi dar kalıplarına hapsedecek, anlamsız tartışmalara sürükleyecek bir seçim yoktur.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları