Eğri oturup doğru konuşalım

04 Kasım 2015 Çarşamba

Seçimlerin üstünden üç gün geçti ama hâlâ şaşkınlığımızı üstümüzden atamadık. Her yerde, her dakika “Bu nasıl oldu” sorusunun yanıtını arıyoruz. “Korku” diyoruz, “hile yapıldı” diyoruz, “bu halk adam olmaz” diyoruz. Yani diyoruz da diyoruz. Şimdi gelin eğri oturup doğru konuşmaya başlayalım. Satranç oyunu ustaları, oynarken birkaç hamle daha sonrasını düşünerek taşlarını yerine yerleştirirler. Siyaset de biraz satranca benzer. Bir sonraki hamleyi düşünüp ona göre at oynatırsın. Başından beri, AKP hamlelerini çok yerinde yaptı ve hedefe ulaştı. Tamam Güneydoğu’da terör estirdi ama PKK’nin buna yanıt vereceğini en başından beri biliyordu, daha doğrusu ne olduğu belirsiz “özyönetimler” ilan edildiğinde eline acayip bir koz geçti. PKK yönetimi “özyönetim” diye tutturarak, biraz da kendi egosunu tatmin için AKP’nin terör oyununa odun taşıdı.
İnsanlar güzel şeylere çok çabuk alışır. Barış sürecinde Güneydoğu illeri derin bir soluk aldı. Çocuklar geceden korkmayı unuttular. Gençler türkü barlarında en güzel türkülerini söyleyip el ele parklarda dolaşmanın tadına vardılar. Köylerinden sürülmüş olan insanlar yeniden yurtlarına döndüler, ev yapmaya, organik tarımla uğraşmaya başladılar. Hayat usuldan yaşanılabilir yüzünü gösterdi. Sonra yeniden o güzelim topraklar, çocuklarının ölüsünü buzdolabında saklamak zorunda kalan anaların, sokaklarda öldürülen yaşlıların ülkesi olmaya başladı. Oysa insanlar barış sürecini sevmişti. Bu süreci başlatanın AKP olduğunu bildiklerinden, oylarını yeniden AKP’ye verdiler.
Batı’da HDP’ye sempati duyanlar, onun canı gönülden bir Türkiye partisi olmasını isteyenlerin kafası, IŞİD ve PKK eylemlerinin hep bir arada anılması nedeniyle öylesine karıştı ki, ürktüler, bir de buna ne yazık ki kendisini her daim önemli hisseden aydınların HDP baskısı eklendi. Bu kibirden epeyce bıkan bir grup oy kullanmadı.
AKP en milliyetçi söylemi kullanarak, zaten başkanlarından sıkılan MHP’li seçmene her zamankinden daha sempatik geldi. İlk kez milliyetçi kanadın damarlarına girdi. Oy aldı. Öte yandan Suruç ve Ankara katliamları IŞİD tehlikesini açıkça gösterdi. Bu durum, bilinenin aksine (Haziran seçimlerinde oy kullanmayan en kalabalık kitlenin AKP kitlesi olduğu düşünülürse) bu kesimi harekete geçirdi. IŞİD örneğini istemediklerini belirttiler. Öte yandan bu durumu anketlerle tespit eden AKP, hareketsiz oylarını seçime katmak için önemli bir çaba harcadı. Haziran seçimlerinde oy kaybettiği bölgelerde yeniden çalışma yaparak milletvekili adaylarını değiştirdi. Böyle bir çalışmayı ne MHP, ne CHP ne de HDP yaptı. Eski adaylarla yetindiler.
Öte yandan CHP’nin haziran seçimlerinde uyguladığı ekonomik programı hemen kendisine uyduran AKP, seçmende “Tamam, bunlar gelirse yapar” duygusunu şiddetli bir biçimde uyandırdı. Esnaf karşılıksız krediyle, işsizler işle, üniversite öğrencileri harçlarına eklenen parayla kandırıldı demeyelim, oltaya geldi. Bu arada son İpek Koza baskınları, cemaate bağlı pek çok işvereni korkuttu. Bunu Maraş’ta haziran seçimi için gittiğimde görmüştüm. Cemaatin çok kuvvetli olduğu bu kentte, kendilerini bağışlatmak için pek çok işletmenin olmadık işler yaptığını söylemişlerdi. Cemaat oyunu direkt AKP’ye verdi. Doların düşmesini bekleyen pek çok işveren de.
Daha söylenecek çok söz var, biz yeni Türkiye’yi pek tanımıyoruz. Çıkar ilişkilerinin korkunç ağına uzağız. Ve hâlâ hayalciyiz. Belki de en başta bu hayallerimizi gerçekleştirmek için yepyeni yollar bulmaya çalışmalıyız. Ve açık açık özeleştiri yapmaya başlamalıyız. Hayallerimiz aklımızı başımızdan alıyor. Son söz, belki de Başbakan’ın söylediği “Evlenemeyenler bana gelsin” sözü, yeni Türkiye için önemli bir sözdür.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları