Merhametli Yeşilçam Kahpe TV'lere Karşı

24 Şubat 2013 Pazar

Yeşilçam merhametliydi. Televizyon biraz kahpe gibi sanki. Korkak. Teslimiyetçi. Yoksa durup dururken bir dizinin adı ‘Kahperengi’den nasıl ‘Merhamet’e dönüşür?
RTÜK’ten dolayı Kanal D’nin
Hande Altaylı’nın ünlü romanı ‘Kahperengi’den uyarlanan dizinin adını “Merhamet” olarak değiştirdiğini duyunca, şöyle okkalı bir RTÜK ve medya eleştirisi döşenmeyi düşünüyordum, ama diziyi izleyince vazgeçtim. ‘Merhamet’e merhametli davranıp, hak ettiği yere oturtmak lazım.
Daha ikinci bölümde
‘Merhamet’ reytinglerde ‘Muhteşem Yüzyıl’dan sonra ikinciliğe yerleşti. Seyirci hoşlandı demek ki bu diziden. Bize benzeyen, bizim içimizden çıkan, bize özgü bir hikâyeyi anlatıyordu Hande Altaylı kitabında: İlk ‘aşk’ı. Bir aile düşünün. Bir lokma ekmeğe muhtaç, yoksul ve sevgiden yoksun. Şiddet günlük hayatın bir parçası. Aileyi bir arada tutan tek şey mecburiyet. İşte böyle bir ailede büyüyor Narin kızımız. Ve ilk aşkla tanışıyor. Lisede. Fakat sonra acı ve hüzünle örülen geçmişteki bu ilk aşkın nasıl nefrete ve ihanete uğradığını görüyor. Bizden bir hikâye. Bildik. Tanıdık. Fakir kız, zengin oğlan. Yoksullukta masumiyetini yitirenler, parada sevgisizliğe çare arayanlar. Hepsi burada. Tam bir Yeşilçam hikâyesi. Ve bu hikâyeyi seyirci de tuttu...
Hani Türk seyircisi çakma hikâyeleri, Amerikan dizilerinin Türkçe kopyalarını daha çok beğeniyordu?
‘20 Dakika’ veya ‘İntikam’ niye ‘Merhamet’ kadar başarılı olamadı? Çünkü ‘Merhamet’ pardon ‘Kahperengi’ bu toprağın genlerinden yetişen organik bir sanat ürünü. Artık televizyonların da bu ülkenin romanına, hikâyesine ve bu ülkenin sanatçılarına merhametli davranması ve hak ettiği değeri vermesi gerekiyor? En azından çakma Amerikan hikâyelerine gösterdiği itibarın yarısını bizimkilere göstermeli!
‘Merhamet’ sadece bize özgü bir hikâyeyi anlattığı için başarılı değil. Yeşilçam geleneğini de iyi yansıtıyor. Özellikle kızın küçüklüğünü anlatan ‘flashback’ sahneleri ışık ve renk duygusu olarak Yeşilçam’ın merhametini ve masumiyetini tam olarak yakalamış. Bugünü anlatan sahneler de sanki bol ışıklı, şatafatlı ama içi boş ve her kahpeliği yapmaya hazır televizyon dünyasının ruhunu yansıtıyor. ‘Cast’ bütün eleştirilere rağmen gittikçe daha iyi oturuyor. Özellikle Narin’in küçüklüğünü oynayan kız harika, ama senaristler kızı çok çabuk ve gereksiz yere erken büyüttüler. Bu küçük oyuncudan daha çok iş çıkardı. Eğer çocukluğa bir daha dönmezlerse yazık olur ‘küçük star’a.
‘Merhamet’ sürükleyici, iyi kurgulanmış bir dizi. Bize ait duygularla yüklü. Eski Türk filmleri gibi... Hataları, eksiklikleri, eleştirilmesi gereken yerleri yok mu? Hem de çok. Geriye dönüşler uzun. Aynı anda iki ayrı hikâyeyi paralel ve eşit uzunlukta anlatma isteği gereksiz. Yoksulluk ve acıyla beslenen geçmiş, birkaç bölüm sonra bitince, dizi dengesini yitirebilir. Bugünün tek düze ve ihanetlerle dolu kahpeliğinde boğulabilir.
Merhamet’i basit, çerezlik bir dizi olarak da nitelendirebilirsiniz. Asıl mesele bu değil mi? Hem basit, hem çerez gibi tüketebilen, hem de bütün duyguları yaşatabilen diziler istemiyor mu seyirci? Televizyon dediğimiz şey sonuçta
‘merhamet’li bir ‘kahpe’, sanal bir ‘yosma’ değil mi? Öyleyse ithal hikâye ve kopya starlar yaratmak yerine (çakma Ahmet Kaya üreten o ses’lere kulak asmayalım artık!) aslımıza dönelim ve kendi kültürümüze sahip çıkalım!
Yoksa gittikçe arabeskleşen kültürümüzün ve daha da kahpeleşen medyanın ardından çok ağıt yakarız...

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Burada Laf Yok 2 Mart 2015
Beş Kardeş 22 Şubat 2015
Aşk, Tanrı ve Ceza 15 Şubat 2015

Günün Köşe Yazıları