Bu korku devlet korkusu

05 Kasım 2015 Perşembe

Türkiye, Çok Partili Demokrasiye, bu rejimi destekleyecek sınıfsal yapı ve siyasal kültür olmadan, hazırlıksız geçti...
Çünkü, Türkiye Cumhuriyeti’ni çağdaş toplumlar düzeyine yükselten Atatürk Devrimleri’ni Çok Partili Demokrasi ile taçlandırmak isteyen İsmet İnönü, (başka faktörlerin yanında) kendinden sonra gelecek siyasal liderlerin de aynen Atatürk ve arkadaşları gibi, çağdaş olacağını, halka demokrasi ve insan hakları konusunda yol göstereceğini, toplumu ileriye taşıyacağını varsaydı...
Ama öyle olmadı:
Demokrasi yerine demagojiyi tercih eden liderler, halk dalkavukluğu ile Çok Partili Demokrasiyi, temel hak ve özgürlüklerden uzaklaştırıp Çoğunluk Diktatörlüğü haline dönüştürdüler...
Ve bunun bedelini 27 Mayıs 1960 askeri darbesi ile bütün toplum ödedi...
Onlar canlarını yitirdiler ve Türkiye de, çok, ama çok ağır bedeller ödedi:
Menderes ve arkadaşlarının asılmış olmaları, siyasette bugün bile bir kara leke, süregelen bir kan davası olarak etkisini sürdürmekte.
Buna karşılık 27 Mayıs’tan sonra, Çoğunluk Diktatörlüğünü engellemek için getirilen anayasal güvenceler, demokrasinin ve sol gelişmelerin önünü kesmek isteyen ve yine askerler tarafından yapılan 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 askeri darbeleri ve sağ iktidarlar tarafından iyice sulandırıldı ve bugünlere gelindi!

***

Cumhuriyet dönemi, toplumu dönüştürmek için kullandığı Tek Parti Rejimi ile Osmanlı dönemindeki devlet egemenliğini sürdürmüştü.
Ne yazık ki, Çok Partili Demokrasi sayesinde iktidara gelen Demokrat Parti liderleri, vatandaş haklarını ve demokrasiyi geliştirici değil, Tek Parti Rejimi’ni devam ettirici bir tavır içine girdiler; “devlet baskısı” davranışını, üstelik, sandık demokrasisini de istismar ederek, “Milli irade” adı altında sürdürdüler.
İşin ironik ve trajik tarafı, bu ceberutluğu engellemek için kullanılan yöntem de askeri darbe oldu!
27 Mayıs darbesinin en önemli çelişkisi buydu:
Çağdaş demokrasinin kurum ve kurallarını anayasal güvencelere kavuştururken toplumun yarısının desteklediği iktidar partisinin liderlerini astı!
“Devlet” ve “Liderlik” hep bireyin, vatandaşın önünde görüldü!

***

İşte 7 Haziran öncesi ve sonrasında AKP’nin istismar ettiği duygu budur.
Devlet baskısının, vatandaşı yok sayan devlet egemenliğinin şantajı yapıldı:
Devlet benim, ya bana oy verirsin ya da ekonomik ve siyasal kaosa kurban gidersin mesajı, (başka faktörlerle birlikte) 7 Haziran’dan sonra etkili oldu.
Bu mesaj, hem ölümlere yol açan toplumsal ve siyasal olaylarla, hem de muhalefet liderlerinin yetersiz tutum ve davranışlarıyla, gerçek bir tehdide dönüştü:
Zaten seçimlerden birinci parti olarak çıkması beklenen AKP’yi, tek başına iktidar koltuğuna taşıdı.

***

Bundan sonra nereye nasıl gideceğimizi belirlemek için, buraya nasıl geldiğimizi iyi anlamamız lazım:
Arkası, çözüm önerileriyle birlikte elbette gelecek!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları