Siyasette üç kimliğe doğru

05 Kasım 2015 Perşembe

 “MHP’yi bitirdiler Hocam” dedi ve devam etti: “Ben MHP’ye oy veriyordum hep, ama son seçimde mührü AKP’ye bastım”. Neden böyle oldu peki diye sorduğumda cevap gayet basit ve sade geldi: “İkisi arasında fark yok ki artık. Ama MHP’de başkan da yok...”
Çalıştığım üniversitenin kantininde hizmet veren, çayımızı-kahvemizi güler yüzünü hiç eksik etmeden getiren bir genç bunları söyleyen... Ve söyledikleri, 2007 seçimlerinden beri kimlik temelinde dört parçalı yol alan Türkiye siyasetinin yeni bir dönemeçte olduğunu düşünmeye teşvik ediyor. Gidişata bakılırsa “İslâmcılık” (AKP), “Türkçülük” (MHP), “Kürtçülük” (HDP), “Seküler-Cumhuriyetçilik” (CHP) şeklinde kabaca şematize edilen kültürel kimlik temelli siyasi bölünmüşlüğümüz değişmek üzere...
Bu bir yandan da AKP’nin 2002’den itibaren İslâmi sağdan hareketle merkez sağa doğru kat ettiği yolda Türk sağının kendi dışında kalmış son kalesini de fethetmeye dönük bir gidiş demek.
Pazartesi günkü seçim değerlendirme yazımızda not etmiştik; AKP’nin bu ülkede hedeflediği son sınır, MHP seçmen kitlesini de içerecek bir yüzde 60’tır diye... Ülkede çok partili yaşamın başından beri değişmeksizin süre gelen “dindar-muhafazakâr-milliyetçi” oy tercihiyle, solla titreşimli seküler-Cumhuriyetçi oy tercihinin dağılımıyla bağlantılı bir beklenti bu. Diğer bir deyişle yüzde 30-35’lik azınlık karşısında yüzde 60-65’lik sağ bloğa oynamak...
1 Kasım’da seçime “Devlet” olarak giren AKP, o devlete karşı varlık ve yaşam mücadelesi veren toplum kesimleri üzerinde cebre, zorbalığa, hile-hurdaya alabildiğine başvurarak, ama esas Kürt sorunu bağlamında MHP’nin ideolojik çizgisini benimseyip uygulamaya sokarak kendisinin dahi beklemediği bir sonuç aldı. Tabanda zaten “kültürel” olarak, hayata bakış, o hayatı yaşayış tarzı itibarıyla mevcut ortaklığın tavanda da ideolojik bağlamda ve en önemlisi AKP bünyesinde sağlanmış olması, seçimin en önemli ve onun sınırlarının ötesine de uzanacak sonucudur.
12 Eylül 1980 öncesinin unutulmaz MHP sloganıdır: “Milli devlet, güçlü iktidar”...
Bugün MHP’li bir vatandaşın o sloganın ete-kemiğe bürünmüş halini 7 Haziran’dan sonraki süreçte AKP marifetiyle yapılanlarda görmemesi neredeyse olanaksız.
Aynı vatandaşın önünde uzun zamandır mahrum kaldığı iktidar nimetlerinin açılma ihtimali de cabası...
1970’lerde Türk siyasetinin gidişatı İslâmcı, milliyetçi ve liberal unsurlara ayrışmış üç parçalı sağ ile rejimin ötekileştirdiği Kürt ve Alevi unsurları bünyesine alan seküler motivasyonlu bir “orta sol” olmak üzere dört kutuplu seyretmişti. (Tabii ki dönemin “soğuk savaş” koşulları ve onun ülke içinde yarattığı “sıcak zemin” sonucu sağın üç parçası sık sık “cephe”lerde buluşmuştur.)
Köprülerin altından epey su aktı; 1980’ler (ANAP, PKK), 90’lar (Refah Partisi) derken 2000’lerde sağda “merkez”i eriten AKP, solda da Kürtlük temelinde bir ayrışma doğrultusunda yeni bir dörtlü kombinasyon kendisini gösterdi.
Şimdi ise sağ kulvarda bir “özümseme” faaliyetiyle daha karşı karşıyayız ve “MHP’yi bitirdiler” sözü bu bağlamda anlam kazanıyor. Partinin AKP’ye doğru daha da çözülme, dolayısıyla erime riski hayli yüksek. Dolayısıyla ülkede kimlik temelinde yol alıp mücadele eden siyasi oluşum sayısının üçe inme ihtimali de...
Böyle bir siyasi tablonun bir dolu çetrefilli iç ve dış dinamik eşliğinde toplumsal akışa etkisi ne olur, tartışmaya başlamak lâzım!..



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları