Ardıç ağacı direniyorsa...

06 Kasım 2015 Cuma

Karaburun Saipaltı’nda, denize yaklaşık yirmi metre uzaklıkta, çıplak kayalıkların arasında tek bir ağaç var.
Cumhuriyet’ten eski, asırlık bir ardıç ağacı...
Çevresinde ot bile yok.
Yıllardır dalgalara, lodosa, poyraza, tuzlu suya, dayanılmaz koşullara tek başına direniyor.
Özellikle sıkıldığımda, yalnızlaştığımda balıkçı barınağına uzanır ona bakarım, düşünürüm, konuşurum...
O ayakta duruşu, direnişi, mücadelesi ne kadar da anlamlı.
Varlığı, yaşam dersi gibi. Tutun hayata der gibi...
Güç verir, sıkıntılarımı siler, biraz daha iyi ayrılırım yanından...

***

Seçimin ardındaki moral bozukluğundan, yenildikyıkıldık, mahvolduk değerlendirmelerinin, kalemlerini bırakanların, merkez medyadaki mahcubiyetin ardından aklıma düştü o ağaç.
Yeniden bir yaşam sorgulaması...
Bir direniştir yaşam, mücadeledir. Yok öyle teslim olmak, kaçmak, çekip gitmek, yılmak.
“Artık yazacak bir şeyim yok” diye kalemini bırakan sevgili yazar. Seni anlıyorum ama doğru bulmuyorum.
Sana “gitme” diyen binlerce okurunu kendin gibi yılgınlığa, yalnızlığa süreklemeye hakkın var mı acaba?
Düşün, kararın yalnız seni bağlamıyor, binlerce insanı da ilgilendiriyor...
Mesele nedir?
Kıyıda direnen o ağaç gibi tek ve hür yaşamak.
Köyümüzün sırtındaki dağlarda bir orman gibi kardeşçesine olmak...

***

Unutmamalı.
İnsanlık tarihi binlerce yenilgi ve yıkımla dolu.
Ama insanın insanlaşma mücadelesi sürekli evrildi, büyüdü, gelişti.
Bu uğurdaki hiçbir çaba boşa gitmedi.
Bazen bir insan ömrü, emeği, beklentilerini, isteklerini karşılamaya yetmedi.
Evet yaşam dün ve bugündür ama yarındır da.
Yüzde 51 de milli irade.
Daha iyi, daha güzel, daha mutlu, eşit, adil sömürüsüz bir dünya umudu, beklentisi sönebilir mi?
Umutsuz yaşanabilir mi?
Masum, temiz ve haklısın. Yılma, yıkılma, bırakma...
O zor ve imkânsız koşullarda bu topraklardaki Kurtuluş Savaşı’nı anımsa.
Hayata, insana, mücadeleye inan.
Ahmed Arif’i duy, Anadolu:

“Öyle yıkma kendini,
Öyle mahzun, öyle garip...
Nerede olursan ol,
İçerde, dışarda, derste, sırada,
Yürü üstüne – üstüne,
Tükür yüzüne celladın,
Fırsatçının, fesatçının, hayının...
Dayan kitap ile
Dayan iş ile.
Tırnak ile, diş ile,
Umut ile, sevda ile, düş ile
Dayan rüsva etme beni.
Gör, nasıl yeniden yaratılırım,
Namuslu, genç ellerinle.
Kızlarım,
Oğullarım var gelecekte,
Herbiri vazgeçilmez cihan parçası.
Kaç bin yıllık hasretimin koncası,
Gözlerinden,
Gözlerinden öperim,
Bir umudum sende,
Anlıyor musun?”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yaşasın Cumhuriyet 1 Ocak 2016
Sesler kısılırken... 25 Aralık 2015

Günün Köşe Yazıları