Hikmet Çetinkaya

Pandora’nın kutusu...

08 Kasım 2015 Pazar

Hayatın kapısı aralandığında karşınıza beş yıl öncesi çıkıyor ansızın...
Davaya açılan sürecin başladığını bir sabah televizyonları açıp, sabah haberlerini izlediğimiz saatlerde öğreniyoruz...
10 Ağustos 2010...
Ergenekon, Balyoz ve benzeri davaların tıpkısı...
Bir e-posta geliyor İzmir Emniyet Müdürlüğü’ne iddiaya göre...
Gönderilen adres ABD Maryland...
Muhbirin haleizmirhale@ hotmail.com adresinden gönderdiği ihbara göre, İzmir’de üniversite öğrencisi kızlar aldatılarak, üst düzey bürokratlara, varsıl kişilere fuhuş amacıyla satılıyor.
Kızlar Alsancak ve Bostanlı’daki kafelerde oluyor...
Bizim havuz ve cemaat medyası ayakta...
Denizci amiraller, subaylar, astsubaylar kendilerini “Askeri Casusluk ve Fuhuş” davasının içinde buluyorlar.
300 kişi gözaltına alındı operasyonlarda, 2012 yılında 57 asker tutuklandı.
Şimdi o operasyonu yapanlar, sahte kanıt üretenler gözaltına alındı...
Askeri itibarsızlaştırmak isteyen bir oyundu ve iktidarda AKP vardı.
Gözaltına alanlar polislerdi, yargılayanlar savcılar, yargıçlar...
Dava sürecinde, örgüt şemasında adları yazılan kişilerin birbirlerini bile tanımadığı, dinlemelerin usulsüz, yasa dışı yapıldığı mağdur askerlerin avukatları tarafından öne sürüldü.
Kimse dinlemiyordu, önemsemiyordu, halkımız askere yönelik “olumsuz algı” numarasına kanıyordu.
Şimdi bir soru:
“Cemaatin yatacak yeri yok tamam da birlikte yürüyen iktidarın yatacak yeri var mı?”

***

Ergenekon, Balyoz gibi davalarda hukuk dışı uygulamalar, dinlemeler vardı, İzmir’deki davada da...
Sabah televizyonu açtım, İzmir’de suçu olmayan amiralleri, subayları, üst düzey bürokratları uyduruk belgelerle, yasadışı dinlemelerle gözaltına alanlar bu kez savcıya ifade veriyor.
Aralarında vali, vali yardımcısı, emniyet müdürü olanlar da var...
O yılları düşündüm...
Zor yıllardı bugün olduğu gibi...
O yıllarda evrensel hukuku, hukukun üstünlüğünü, adalette eşitliği, dürüstlüğü, temel hak ve özgürlükleri savunuyorduk...
Bugün de aynı çizgideyiz, bizler için değişen bir şey yok!
Demek ki hukuk, adalet, temel hak ve özgürlükler bir gün mutlaka herkese gerekir...
Biz hep burada kaldık, dik durduk, boyun eğmedik!
Efsane savcı gibi Gürcistan üzerinden Almanya’ya kaçmadık, her sabah gazeteye geldik.
Tehditlere aldırmadık!
İzmir’de açılan Askeri Casusluk ve Fuhuş Davası asker üzerinde olumsuz bir algı yaratmaktan başka bir şey değildi.
O davada tek şey, “Pandora” adlı dosyaydı. Bir işadamının Sapanca’da bulunan villasında bulunan klasörü oraya kimin koyduğu bilinmiyordu.
Arama hukuka aykırıydı...
Yasa gereği aramada bulunması gereken yerel güvenlik güçlerinin tutanakta imzaları yoktu.
Pandora klasörü casusluk savlarının temeline oluşturdu, çok sayıda asker bu belgeler yüzünden tutuklandı.

***

Haberleri izleyip bahçeye çıktım...
Gökyüzü gri, çiçeklerin yüzü gülmüyordu. O anda gerçek mutluluğu düşündüm.
Toprağın kokusunu özlemiştim, dağların yamaçlarını, denizi, ağaçları...
Yaşanan bir anın yazıyla somutlaşması, mutluluğun paylaşımıydı benim için.
Kuddusi Okkır, Yarbay Ali Tatar ve daha niceleri...
Anıların harmanlaştığı bir yaşam, karşındaki kişinin acısını ve kaygısını paylaşmaktan geçerdi.
Gerçek mutluluk “Pandora’nın Kutusu”nun olmayacağını bir kez daha anlamamız gerekir.
Gerçek mutluluk bütün insanlığın altına çekilen toplum çizgisindeki duyarlılıktan oluşurdu...
Gözlerimi yumdum bir süre...
Sonra yeniden ağaçlara baktım, hayata, umuda, umutsuzluğa...
Az ötedeki bir kahveye doğru yürümeye başladım...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları