‘İstanbul’da çalmayı çok sevdim’

11 Kasım 2015 Çarşamba

Ünlü kemancı Nigel Kennedy 13 Kasım’da Zorlu Performans Merkezi’nde konser verecek

Bu cuma akşamı Zorlu Performans Merkezi’nde caz kentetiyle konser verecek olan ünlü kemancı Nigel Kennedy ile bir söyleşi yaptık. İlginç kişiliğinin, caz müziğine tutkusunun yanı sıra klasik müziğin değerlerini de korumaya özen gösteren bir sanatçı. Bu konserinde kendisine Tomasz Grzegorski saksafon, klarnet ve vokalde, Piotr Wylezol tuşlu çalgılarda, Krzysztof Dziedzic davul ve vokalde, Adam Kowalewski bas ve vokalde katılacaklar.
Nigel Kennedy ile özellikle J. S. Bach üstüne konuştuk.
- Aslında klasik eğitim almış bir sanatçı olarak ünlendiniz. Ama bir süre sonra klasik müzikçilerin geleneksel smokinli giysilerini reddettiniz, saçınızı asimetrik kesip, enerjik hareketlerinizle bir Rock müzikçisi gibi sahneye çıktınız. Sonuçta yepyeni bir dinleyici kitlesini cezbettiniz. Bunları yaparken klasik yapıtların özgün deyişini de korumaya çalıştınız. Klasik kesim önce yadırgadı ama baktı ki bizim eski Bach yerinde duruyor! Bu süreçte nasıl tepkiler aldınız?
Küçücük bir değişikliğe kalkışan her sanatçının eleştiriler alması kaçınılmazdır. Eğer eleştiri almıyorsanız muhtemelen ilginç bir şey yapmıyorsunuz demektir. Ama çok mutluyum ki dünyanın dört bir yanında dinleyicimle ve müzikçilerimle sıcak bir ilişki kurabildim. Müziğin iletişim gücü müzisyen mesleğinin gerçek doğasıdır. Kendilerini uzman sayan ve aslında öyle olmayan kişilerin önyargılarını tatmin etmek için burada yer almıyoruz.
- Derler ki bugüne kadar bestelenmiş bütün müzik yitip gitse, biz Bach’ın müziğini dinleyerek ondan sonraki dönemlerin karakterini tahmin edebiliriz. Şöyle yakınmışsınız: ‘Büyük ustanın yapıtlarını gerektiği gibi seslendiremeyen tutkudan yoksun nice icra var.’ Bach’ı yalnız kendi zamanının çalgılarıyla çalan “eski müzik” toplulukları için ne düşünüyorsunuz? Bu yorumlar iddia edildiği gibi Bach’ın gerçek sesini mi yansıtıyor?
Kanımca büyük ustanın müziğini çok güzel yansıtan eski müzik toplulukları oldu. Ancak Bach zamanında özgün olduğu iddia edilip mutlaka eski çalgıların arkasına saklanmak tutuculuktur. Bu güne kadar sevilmiş ve değerlenmiş müziği de ruhsuzlaştırabilir. Bizim, yorumcular olarak varolma sebebimiz besteciyle bugünün dinleyicisi arasında yaşayan bir köprü kurabilmektir. Görevimiz kesinlikle 240 yıl öncesinin özgün yorumu diye yapmacık bir kopyacılık olmamalı.
- Bach’ı caz müziğiyle veya pop müzikle kaynaştıranlar için ne düşünüyorsunuz? Örneğin Güher- Süher Pekinel ve Jacques Loussier Trio’nun veya Pekinellerin Bob James ile yaptığı CD’ler, gibi.
Bahsettiğiniz bu sanatçıları çok iyi tanıyorum. Ben de Güher ve Süher ile birlikte Julliard School’un orta kısmına devam etmiştim. İstanbul’a bu gelişimde onlarla yeniden buluşmak isterim. Jacque Lousier’nin Trio’su bugüne kadar Bach’a ait en önemli çalışmaları yaptı. Bob James’in Bach projesini bilmiyordum ama onu çok yaratıcı bir yorumcu olarak tanıyorum. Sözünü ettiğiniz farklı dallardan gelen bu sanatçıların hepsinin Bach çatısı altında birleşmeleri, Bach ruhundaki olağanüstü nefesin sonsuza kadar yaşayacağını gösteriyor.
- Yıllar önce Lyn Harrell ile İstanbul Festivali’nde verdiğiniz konserinizi keyifle dinlemiştik. Aya İrini’deki eşliksiz Bach yorumunuzu unutamadım. Konser salonlarının yorum üstündeki etkisi konusunda ne düşünüyorsunuz?
Her konser salonunun sanatçı yorumu üstünde etkisi vardır. Zorlu Performance Center’ı daha önce hiç görmedim, bilmiyorum. Ama hakkında güzel şeyler duydum. Şimdi grubumla birlikte orada çalmayı merak ediyoruz. Yeni bir dinleyici kitlesiyle tanışmak ve yeni bir akustik düzeni denemek heyecan verici. Her zaman Türkiye’ye gelmeyi, özellikle İstanbul’da çalmayı çok sevdim. Kültürlerin çeşitliliği ve bu harika kentin altında yatan enerji, kenti ziyaret edenlerin ne kadar şanslı olduğunu gösterir. Ama bence bütün bu etkenler içinde en önemlisi dinleyici faktörüdür. Bir konser salonu diğerinden farklıdır; ancak aynı zamanda konser günlerine göre de salonun atmosferi değişir. Örneğin pazartesi dinleyicisi cuma geceki dinleyiciye göre daha tedirgindir, çünkü ertesi gün işe gidecektir. Siz sahnede bunu hissedersiniz. Benim bu kez İstanbul’daki konserim cuma gecesi olacağı için çok mutluyum.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Eski bayramlar 10 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları