Yılmaz Büyükerşen'e Cumhuriyet Ödülü

07 Nisan 2013 Pazar

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin (ÇYDD) “7. Çağdaş Yaşam Cumhuriyet Ödülü” 10 Nisan’da Bahçeşehir Üniversitesi’nde yapılacak törenle Yılmaz Büyükerşen’e verilecek. Dernek Başkanı Prof. Dr. Aysel Çelikel, ödülün “gerekçe”sini şöyle özetliyor:
“Cumhuriyetin temel değerlerinin korunması, laiklik ve siyasi yaşamında ilkeli duruşu, örnek bir siyasetçi olarak eğitim, sanat ve şehircilik konusundaki çağdaş projelere verdiği önem ve katkılarından dolayı...”
Bu anlamlı ödülün ilkini 2007’de
Muazzez İlmiye Çığ, 2008’de Fazıl Say, 2009’da Sabih Kanadoğlu, 2010’da Rıza Türmen, 2011’de Yıldız Kenter, 2012’de ise Gülriz Sururi ve Genco Erkal almışlardı. Her biri “ulusal onurumuz” olan bu bilge kadroda Eskişehir’i her açıdan “yaşanılır kent” kılan belediye başkanımızın da yer almasını kutsuyor, ÇYDD’yi kutluyoruz.
Şehircilik \t\tkahramanı
Ödülün “adı” ile Büyükerşen arasındaki müthiş “uyum”u burada anlatmak olanaksız. Kuşkusuz, aynı ödülü alan öbür isimler için de öyle... Buna rağmen Büyükerşen için akla ilk gelen, ödülün gerekçesinde de vurgulandığı gibi “şehircilik kahramanlığı” değil midir?
“Çağdaş yaşam”ın temel göstergeleri arasındaki “çağdaş kent” kavramı, sadece planlı bir yerleşimi değil, aynı zamanda “çağdaş kentliler” yaratan bir yaşam kültürünü içerir.
Eskişehir’in, Büyükerşen sayesinde ne denli
“özenli bir kent” uygarlığına kavuştuğunu yaşayan, gören herkes şu gözlemde birleşir ki; “rantın çirkinleştirmesine tutsak edilen bir kentin, sadece yerel yönetim olanaklarıyla bundan kurtarılarak çağdaş yaşamla buluşturulmasının mucizevi örneği...”
Peki, bu mucize hangi düşüncenin rehberliğinde gerçekleşti?
Tek ve tartışmasız yanıt, yine ödül gerekçesindeki
“cumhuriyete bağlılık”tır. Çünkü hemen tüm kentlerimizin “şehirciliğe saygılı” bir planlamaya kavuşması; arsa spekülatörlerine ödün verilmeyen bir imar düzenini ve kamusal alanların çoğaltılıp yaşamla bütünleştirilmesine kadar, “uygarca yaşanan” bir kent hedefi, Cumhuriyetin başlangıç dönemlerinde ulusal şehircilik politikamızın da temeliydi.
Bu
“erdem”den 1950’lerdeki, göçü de özendiren “çıkarcı kentleşme”yle vazgeçilince, kentlerimizin bugünkü “karaktersiz ve beton yığını” niteliği ülkeyi sarmaladı.
Devrimci atılım
Bu süreç, hemen her alanda “cumhuriyet ilkelerinden ödün verilen” politikaların güçlenmesiyle “eşzamanlı” yaşanırken Eskişehir’de yeniden kentlilere ve toplumsal çıkarlara öncelik verilen bir şehirciliği başlatmak, cumhuriyete bağlılığın “devrimci” atılımı değil de nedir?
İşte bu süreçte
“eğitim, sanat ve kültür”de de doruğa çıkan gelişmeler, özel çıkarları gözetmek yerine “halkçı” bir imar anlayışının Büyükerşen dönemine has sonuçlarıdır. Tramvaydan senfoni orkestrasına, sayısız müzeden her gün gerçekleşen kültürel etkinliklere kadar tüm çağdaşlık göstergeleri; dahası yakın geçmişe kadar kanalizasyon görünümündeki Porsuk’un bugün artık eşsiz bir “kent güzelliği”ne dönüşmesi, “yaşarken efsaneleşen” bir belediye başkanının eseridir.
Sözün özü ÇYDD’nin ödülü,
“çağdaş yaşam” denilince ne anlaşılıyorsa, bunun “cumhuriyet bilinci”yle gerçekleşebileceğini kanıtlayan Büyükerşen’in, yaşamı, düşünceleri ve aydınlanma yolundaki tüm başarılarıyla tam tamına örtüşüyor.
Çarşamba günü işte bu tarihsel başarıyı hep birlikte alkışlayacağız...

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları