G20 zirve öncesi zirve sonrası?

12 Kasım 2015 Perşembe

Yazı başlığımın konusuna geçmeden önce, 32 yılık Cumhuriyet okuru Sevgili Raşit Özer’in, 49 yıllık Cumhuriyet çalışanı olarak 10 Kasım günü yayımlanan yazımda Atatürk’ten söz etmemiş olmama haklı siteminden söze girmek isterim... Bu yılın 10 Kasım etkinliklerini, halkın örgütlülükten çok yürekten bağlılık duygularının ölçütü olacak paylaşımını, İktidarlarından yana, Saray başarısı olarak algılatılmak istenen, seçim sonuçlarının, sallantısında; siyasilerin yaklaşımlarını, toplumsal tepkileri, daha derin bir duyarlılık, merakla bekliyordum...
Uç noktalarda Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşı destanının yazılmasına, Cumhuriyet’in kuruluşunu dünya çapında saygın, kalıcı kılan devrimlerinin kazanımlarına.. en düşman cephelerden gelen yeni düşmanca çıkışlar, ne sürpriz, ne de etkili değildi. Birçok yorumcunun değerlendirmelerinde öne çıkan vurgu ise, Erdoğan-Davutoğlu liderliklerinin 10 Kasım günlü açıklamalarının bütününden, Atatürk’e, liderliği, devrimlerine daha saygın, olumlu yaklaşımların ortaya çıktığıydı. Dahası Cumuriyet rejimi, ilkeleri, savunulan değerlerinden sapmalara ilişkin kaygıların yersiz olduğu vurgulanması yapılıyordu. Sanki, İktidarları cephesinin seçim başarısı ile, Cumhuriyet rejimi, Atatürk devrimlerini hedef almış rejim değişikliği savaşımından, barışçı bir geri dönüş adımı atılıyor, en azından Atatürk’ün dünya liderliği kimliğine, ülkeye, halkımıza katkılarına saygı duyulduğu izlenimi verilmek istenmişti..

***

Kamuoyuna çok da yansımayan bir başka boyutta ise basın özgürlüğü, hukuk devleti düzeni karşıtı cepheci, öfke kinle beslenen saldırılarda, operasyonlarda günlük frene basmalar da söz konusu olabilir miydi? Örneğin G20 zirvesine katılacak medyada sansürlenen medya grubu, gazeteci yasaklamalarında listeler daraltılmıştı. Seçim sonrası da üst üste gelen pervasız operasyonlarda da kimi günlük hamlelerde ertelemeler var gibiydi.. AB’nin seçimden önce sakladığı Türkiye’nin insan hakları, hukukun üstünlüğü, basına yönelik hukuksuz şiddet, baskılar karnesindeki gerilemenin caydırıcılığı, AB ile ilişkileri yeniden kurma zorunluluğu algılarının payı olmuş mudur?
Çok daha önemlisi G20 zirvesi gelişmeleri, kararlarından, İktidarları olarak en az zararla çıkabilme siyaseti, kaygısı mı ağır basmıştır? Kuşkusuz zirvenin ekonomik ayağındaki gündem, kararları sonuçları ile Türkiye için çok yaşamsal. Ancak daha yaşamsal olanı çok uzun zamandır İktidarlarının kendi yüzüne gözüne bulaştırılmış siyasetleri bağlantılı, Suriye’nin geleceği, göçmenler sorunlarında yaşanacak gelişmeler alınacak yeni çok önemli kararlar gündemde.. ABD-Rusya başta doğrudan askeri müdahaleler, seçilen ittifaklar, stratejiler odaklı çok hızlı gelişmelerde, Türkiye’yi bağlayan, aslında İktidarlarının ağırlıklarının dibe vurduğu dengeler değişiminden ortaya çıkan sonuçlar.. yeni pazarlıklara konu olacak.. İkili görüşmeler, grup görüşmelerde masaya yatırılacaklar, gelecek günlerin gelişmelerinde belirleyici olacak..
AB ne pahasına olursa olsun İslam dünyasının üzerine çökmüş bataklıklardan gelen göçmenlerin yükünden kurtulma derdinde.. ABD tek kutuplu dünya, askeri medyatik gücünün kayıplarında yeni dengelerle siyasi otoritesini koruma önceliğinde. Ortadoğu halklarının yaşadıkları travmalar, kanlı ırklar-mezhepler çatışmalarının şiddeti, kaosunda ödenen bedellerin yıkıcılığına yönelik yılların duyarsızlığı ortada.. Günümüzde belki de daha belirleyici olanı, enerji kaynakları üzerindeki bu kaosun, ekonomik, toplumsal krizler sonuçlarının merkez ülkeler, halklarını da artık fazlası ile yakıyor olması.. IŞİD’in hedef alındığı ittifak arayışlarının da açıklaması.. Ancak çıkar çelişkileri ortadan kalkmayıp çok daha karmaşık denge, siyasal hesaplar yumağına dönüştükçe G20 sonrası yaşanacak değişimin öngörülebilmesi de daha bir zorlaşıyor.
İktidarlarının Türkiye’ye yönelik hesapları, G20 zirvesi öncelikli, askıya alınmış bulunuyor...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sallanan piramit 26 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları