Ahmet İnsel

Kaos alanının genişlemesi

15 Kasım 2015 Pazar

Kiminin DAEŞ, kiminin IŞİD dediği, kendini İslami Devlet olarak tanımlayan oluşum, Paris’te cuma gecesi düzenlenen çoklu saldırıları cumartesi günü öğle saatlerinde, yarı resmi internet sitesinden sahiplendi. Fransa’da yaşamış veya yaşayan, hatta Paris içinde veya yakın çevresinde büyümüş bir kişinin kaleminden çıktığı izlenimi veren bu bildiri, saldırıların sadece Fransa’ya gözdağı vermek için tasarlanmadığını ele veriyor. Bataclan’daki heavy rock konserini putperestlerin sapkın eğlencesi olarak tanımlarken bu saldırılarda ölenleri de Haçlılar olarak nitelendiriyor. Saldırı amacına tam ulaşsaydı, ölü sayısının birkaç misli yüksek olacağı stadın hedef olarak seçilmesini de “iki Haçlı devletinin” milli takımlarının karşılaşması olarak izah ediyor. Paris’in hedef olarak seçilmesini ise, “sapkınlıkların ve iğrençliklerin başkenti” olmasına bağlıyor.
Saldırganların körlemesine ateş açtıkları kahve ve lokantaların, daha çok gençlerin gittiği, Paris’in son yıllarda en canlı mahallelerinde yer alması da bir rastlantı değil. En fazla insanı öldürerek ölmek ve cennete gitmek amacını taşıyan bu kişilerin, en azından bir kısmının, öldürmeyi tasarladıkları yüzlerce insanla aynı dünyayı paylaştıkları ama o dünyanın içinde korkunç bir nefret ve kin kutbunu oluşturdukları, İslam Devleti’nin Fransızca metnini okurken hissediliyor.
Diğer yandan Paris katliamlarının Suriye ve Irak’ta İslam Devleti güçlerine karşı artan baskıya bir yanıt olduğu açık. Zaten söz konusu metinde de bu belirtiliyor. Kuran’dan Haşr ve Münafıkın surelerinden alıntılarla desteklenen bu açıklamaya dayanarak, 13 Kasım saldırılarını Avrupa’nın 11 Eylülü olarak nitelendirmek yanlış olmaz. Bu eylemin esas amacı, kaos alanının genişlemesidir. Bu dünyada bir şey kazanmayı amaçlamıyor eylemciler. Amaçları sadece kaos yaratmak ve bunun alanını sürekli genişletmek. Terörist kelimesi bu eylemleri nitelendirmek için yeterli değil.
Bu açıdan bu saldırıların birbirini tamamlayan iki boyutu var. Birinci boyut, kendi hayatlarını korumayı veya herhangi bir konuda pazarlık yapmayı amaçlamayan saldırganların eylemleri olmasıyla ilgili. En fazla kâfir, putperest, sapkın, münafık öldürerek, cennete gitme güvencesi elde edileceğine olan inanç, kendine dayanak yaptığı Allah’ı ve peygamberini de birer terörist hamisine dönüştürmekten kaçınmıyor. “Terörün dini, imanı yoktur” sözünün gelinen aşamada içi boş bir savunma hamlesi olmaktan başka anlamı yok. İkinci boyut, bu eylemlerin Müslümanlara yönelik tepkilerin artmasını hedeflemesiyle ilişkili. Müslümanların “Haçlı ülkeleri”nde giderek daha fazla dışlanmalarına yol açarak, çelişkileri derinleştirme stratejisi güdülüyor. Batı toplumlarındaki siyasal güçlerin ve devlet otoritelerinin bu stratejinin yaratacağı Müslüman/Arap/ göçmen karşıtı toplumsal tepkilere direnmeleri kolay olmayacak.
Kaos alanının genişletilmesi stratejisi kendi başına bir amaç haline geliyor. Bu bir kazanma stratejisi değil, öldürülmeyi ve ölmeyi yücelterek insanlığı yok etme arzusunun dışavurumudur.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bir otokrat prototipi 1 Eylül 2018
Kayırma ekonomisinin bedeli 28 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları