Bundan sonra böyle

19 Kasım 2015 Perşembe

Yirminci yüzyılın şafağında, insanlığın altın çağının eşiğine dayandığını düşünenler vardı. Bilimsel ve teknolojik gelişme sayesinde yaşam uzayacak, kalitesi artacak, cehalet, açlık, yoksulluk yenilecekti. Bilimin olanakları, daha eşit, daha adil, daha aydınlık bir dünyayı mümkün kılacaktı.
Bu rüya 15 yıl bile sürmedi. 1914- 18’de, insanlık tarihinin gördüğü en kanlı, en vahşi, en geniş kapsamlı kapışma yaşandı.
Birinci paylaşım savaşı bir şeyi çözmeden, yalnızca yeni savaşın tohumlarını atacak olan, bir dizi savaşmama hali anlaşmalarıyla yarıda kesildi. Yirmi yıllık bir aradan sonra, daha da gelişmiş bilimsel olanaklar sayesinde daha da büyük yıkım gücüne sahip silahlar kullanılarak yeniden başladı.
İkinci paylaşım savaşı, kutsal kitapların sözünü ettiği kıyameti aratmayan biçimde sona erdiğinde, insanlık bir anda gezegenini yaşanmaz hale sokacak ve kendi kendini toptan yok edebilme çılgınlığının eşiğine gelmişti.

***

Yirminci yüzyıl ile dehşet dengesi döneminin sonu birlikte gelirken dünyayı bir yıldırım hızıyla birbirine bağlayan iletişim devriminin sağladığı yeni olanaklar, yeni umutları pompaladı. Orhan Bursalı’nın deyimiyle (bknz. “Barışçıl adaletli bir dünya yoksa savaş var” - Cumhuriyet, 17.11.2015.) “o dönemin sloganı küresel köy idi.”
Bizim lüpçü Mehmet Ağa’da, Lord John ile aynı köyde çubuğunu tüttüreceği, küreselleşen teknolojinin nimetlerinden sonsuz ve eşit biçimde yararlanacağı ham hayalini yaratan bu sloganın beslediği umutlar da çabuk soldu.
Bir yandan dünyada orta sınıf, sermayenin ve malların serbest dolaşımı ile palazlanırken öte yandan eşitsizlik, yoksulluk, baskı, sömürü artıyor, emperyalizmin dünyanın dört bir köşesine hükmetme olanakları inanılmaz boyutlara ulaşıyordu.
Artık, diplomatların kapalı kapılar ardında gizli planlar kotarmaları devri geride kalıyor, örneğin ABD Dışişleri Başkanı Condoleezza Rice’ın 7 Ağustos 2003’te yaptığı gibi gerçek bütün dünyaya hiç çekinmeden ilan edilebiliyordu:
- BOP ile 22 ülkenin sınırları değişecek.
Artık küresel köy, bu yönde öyle olanaklar sağlıyordu ki, Suriye’deki birlikler, ta Austin Teksas’taki bir üsten kumanda edilen insansız araçlarla vurulabiliyordu.
Bütün Ortadoğu bu yolla allak bullak ediliyor, sınırlar değişiyor, rejimler devriliyor, her şey emperyalizmin gönlüne göre düzenlenebiliyordu.

***

Bu yeni zulüm, eşitsizlik, keyfilik, demokrasi ihracı etiketi altındaki zorbalık dönemi, bir başka küresel tehdidi de birlikte getiriyordu:
Sınırsız kâr hırsının doğurduğu küresel kirlenmenin sonucu olarak, gezegenimizin üzerinde yaşanmaz veya daha güç yaşanır bir doğal afetler beşiği haline gelmesi.
Böylelikle 20. yüzyılın umutlarının suya düşmesinin üzerinden 100 yıl geçince, daha iyi, daha insancıl, daha eşit, daha adil yaşam umutları bir kez daha suya düşmüş bulunuyor.
Yoksulluk, açlık, baskı, zulüm, aşağılanma, keyfilik ya mülteci, ya ölüme meydan okuyan, terörist olarak, Batı’nın kapılarını zorluyor ve can damarlarına sarılıyor.
Küresel iklimdeki bozulma bu tehdidin boyutlarını daha da artıracak.
Evet , insanlık, tıpkı 20. yüzyıldaki gibi 21. yüzyılda da felaket senaryolarıyla burun burunadır.
Artık hep doğal afet, göçmen veya terörist saldırısı var. Ve bu noktaya yalnız cehalet ve vahşetle değil, aynı zamanda bilimle ulaştık.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları