Milli maçtaki insanlık ayıbı

19 Kasım 2015 Perşembe

Paris saldırıları için sosyal medyada üzüntüsünü dile getiren Belçim Bilgin’i hedefe yerleştirenler, sanatçıya “ülkesine Fransız kaldığı” için saldırmış...
Hak etmediği hakaretlere maruz kaldığını belirten Bilgin; hukuk yoluna başvurarak şimdi bu hakaretlerin hesabını sormaya hazırlanıyor...
Paris’teki korkunç terör olayının kurbanları için sıradan bir üzüntü belirtmek bile; “insanlığa Fransız kalmış” kitleleri Türkiye’de böyle işte tahrik edebiliyor ve “agresif” yapabiliyor.
Türkiye-Yunanistan maçında da bu kitlelerin stadyum halini gördük...
İki ülke başbakanlarının da bulunduğu maçta Fransa’daki saldırılar için yapılan saygı duruşu ıslıklandı.
“Şehitler ölmez vatan bölünmez” sloganları atıldı.
Tekbirler getirildi.
Tıpkı Türkiye-İzlanda maçında Ankara katliamı kurbanları için saygı duruşunun ıslıklar ve tekbir sesleriyle engellenmesi gibi; IŞİD kurbanlarının spor toplulukları önünde onore edilmesi bir defa daha sabote edildi.
IŞİD şiddetine son kertede zimni/açık onay veren bu insanlık dışı halleri, dünya dumur içinde izliyor.

Şuursuzluğun ‘kara deliği’
Bilmem hatırlar mısınız?
Yaz sonunda Marmaris’in beş yıldızlı otellerden birinde, turistleri eğlendiren “animatörler” IŞİD’ci kılığına girmişti.
Havuz başında söz konusu animatörler bir “IŞİD şovu”(!) yapmışlar; başlarında kefyeler, ellerinde tüfekler, sözde kibrit çaktıkları sahte benzin bidonlarıyla otel müşterilerini korkutmuşlardı...
İnsanların önden şaka mı, gerçek mi olduğunu ayırt edemedikleri “şov” çok büyük, ciddi panik yaratmış; olayın yankıları uluslararası basına yansımıştı.
O zaman da yazdım...
Sun’dan Independent’a ve Huffington Post’a dek İngiltere’nin etkili ve tirajı yüksek önde gelen yayın organlarının haberlerine konu olan olayın ardından yapılan yorumlarda, ülkemizdeki bu çarpıcı “duyarsızlık” örneği ve derin “şuursuzluk” eleştirilmişti. “Kafa kesen barbarlıkla dalga geçilebileceğini” düşünen bu aymaz espri anlayışı ile stadyumlarda IŞİD kurbanlarının anılmasını “tekbir sesleri” ile veto eden zihniyet, sonuçta aynı “şuursuzluk kara deliğinin” sonucu.
İkisi de dünyanın dalga boyundan kopuk...
İkisi de saygıdan...
Ve her türlü “empati duygusundan” yoksun...

Dünyaları kendilerinden ibaret
Kendisini karşısındakinin yerine hiçbir surette koyamadığı ve empati yapamadığı için başkalarını “insan saymıyor” ve neticede ürkütücü bir kolaylıkla “ötekileştiriyor”...
Burada her vesileyle hatırlatıyorum...
Ülkemizi en temel anlama kılavuzlarından biri olan Yılmaz Esmer’in “Türkiye Değerler Araştırması”nı unutmamalıyız.
Farklılıklara tahammülün rekor düzeylerde düşük olduğunu ortaya koyan o araştırma, hatırlarsınız halkımızın hemen herkesi “ötekileştirdiğini” belirtmiş; insanlarımızın “aileleri, yakınları, birebir tanıdıkları dışında kalan insanları umursamadıklarını ve güvenmediklerini” tespit etmişti.
Terör kurbanları için saygı duruşlarını yuhalayan stadyum kalabalıkları için dünya salt kendilerinden ibaret. Dünyaları sade kendileriyle başlayan, kendileriyle biten insanlar bunlar. Ankara’da düşeni meğer ki kendisinden değilse sallamıyorlar...
Paris’tekini mi sallayacaklar?
Böyle.. büyük insanlık serüveninin parçası olmayan/olamayan/olmayı reddeden ilkel bir anlayışla biz sürekli iç içe yaşıyoruz.
Sonra “Aa niye bu kadar şiddet var? Neden biz bir şiddet toplumuyuz?” diye şaşırıyoruz.
İnsanlığın en temel harcı olan “empati”nin olmadığı yerde; şiddetin sıradanlaşması doğaldır.
Terör kurbanlarına dahi gösterilen bu vahşi acımasızlığa ve empati yoksunluğuna ses çıkarmadığımız ve başkaldırmadığımız sürece, şiddetin her türlüsüne maruz kalmaya mahkûmuz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları