'Fıkradan da Öte'

30 Mayıs 2013 Perşembe

“Bir kör, bir lezbiyen ve bir kurbağa bara girer. Barmen bakar ve ‘Ne bu?’ der. Fıkra mı?..
Peki, bu barmen bir de ‘terörist, darbeci, fuhuşçu, casus, şantajcı, suikastçı’ diye suçlanan askeri, milletvekilini, gazeteciyi, bilim adamını, öğrenciyi, mafyasını, katili, gerçek teröristi bir barda sandalyede otururken görse ne derdi acaba? Bence, nutku tutulur, tek kelime bile söyleyemezdi.
Birbirini tanımayan bu insanları gerçek hayatta pek tabii ki bir barda otururken göremezsiniz. Ama ne yazık ki, hayatın olağan akışına aykırı olsa da bu insanları yıllardır Silivri’de sanık sandalyesinde otururken görebiliyoruz.
Bir de hem sanık, hem de tanık sandalyesine oturanlar var. Bu durum, barda oturan bir kişinin, barmenin yerine geçip kendisine ücretsiz içki servisi yapması gibi bir şey değil mi?
Bu insanlar yalnızca sanık sandalyesine otururken bir araya gelseler neyse. İddianamesi olmayanlar, olup da suçunu arayıp bulamayanlar, hukuka aykırı elde edilen sözde dijital delillere kurban gidenler, derdini anlatamadan peşin hüküm yiyenler, şimdi kendilerine tahsis edilen
‘özel’ odalarda hep birlikte aynı havayı soluyorlar. Ne adına? Somut delili olmayan, dolayısıyla maddi gerçeği ortaya çıkmamış sanal suçlar adına. İddia edenlerin anlam yüklemeye çalıştığı kanaatler ve varsayımlar adına.

\n

***

\n

Bu satırları okuyunca sakın ‘Hadi canım sen de!’ demeyin. Yaratılan algının anafor etkisinden sıyrılarak, bir zahmet Silivri’nin yollarına düşün ve milletin gözünden kaçırılarak, hukuksuzluğun prim yaptığı Özel Yetkili Mahkemelerin akıl ve mantık dışı yargılamalarına tanıklık edin.
En azından iddia makamının, kendisini hiçbir iddiasını ispatlamak zorunda hissetmediğine şahit olun. Vicdanların nasıl susturulduğunu canlı olarak izleyin.
Ancak mahkeme
‘özel’ olunca, bazı özel durumlarda, bariyerleri aşıp tazyikli suyu yardıktan sonra biber gazına yakalanmadan mahkeme salonunun kapısına ulaşabiliyor ve hâlâ kendinize izleyici tribününde yer bulabiliyorsanız inanın sizden şanlısı yok!
Maalesef, kin ve intikam duygularının egemen olduğu Silivri sürecini şimdi kardeş şehir ilan ettikleri İzmir’e de taşıdılar. Oynanan kirli oyunu İzmir’de
“Askeri Casusluk” adıyla yeniden sahneye koydular. Senaristler aynı kalırken oyuncuları farklı kıldılar.
Eğer Silivri ve İzmir’de sahnelenen bu oyunları izleyemiyorum diyorsanız, İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Gölcük, Antalya ve Trabzon’da cumartesi günleri yapılan
‘Sessiz Çığlık’ etkinliklerine katılarak ileri demokrasi adına oynanan bu kirli oyunun gerçek yüzünü öğrenebilir, kendinizi daha güçlü ve güvende hissedebilirsiniz.
- Eğer sönmemişse ateş, ölü denen volkanlar bile canlanır günü geldiğinde.”

\n

***

\n

Yüreğimi kanatan yukarıdaki satırlar, Balyoz Davası’ndan 28 aydır Hasdal Cezaevi’nde yatan ve 18 yıl ağır hapse mahkûm olan Deniz Kurmay Albay Bora Serdar’a ait. Okuduğumda, bir insan olarak utançtan yüzüm kızardı ve bütünü bozmayacak ufak bir-iki kesinti dışında tamamını paylaşmaya karar verdim..
- Okuyun bakalım, siz de utanacak mısınız?!..
Tramvayın son durağı!..
- Nasrun minallahi ve fethun karib...
Saff suresinden bir bölüm... Kim Okudu?
Tayyip Bey.. Nerede okudu?.. Reyhanlı’da... Ne anlama geliyor peki?..
- Allah’ın yardımıyla yakında fetih var!..
Ne kadar açık değil mi?!.. Şimdi şu sözlere bakalım:
- Din doğruları emrediyorsa bunun karşısında mı duracaksın? İki ayyaşın yaptığı yasa muteber de inancın emrettiği bir gerçek niçin olay haline geliyor?..
Demek ki neymiş, yıllar önce yola çıkan
“tramvay” son durağa vasıl olmak üzereymiş...
- Günaydın Türkiye’m!..

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ülkemizi Geri Almak 3 Ekim 2013
Ülkemizi Geri Almak 11 Temmuz 2013
İhanet!.. 4 Temmuz 2013

Günün Köşe Yazıları